Osteoporoz'un Maliyeti : Ne kadar önemli?
Osteoporoz, günümüzde hakkında çok konuşulan, ama doğruları az bilinen bir kemik hastalığıdır. Öncelikle bu hastalık, "kemik erimesi" değildir. Kemikler zayıfladığı için kırılma riski artar. 50 yaşın üzerinde beyaz tenli menopoza girmiş 3 kadından biri ve aynı yaştaki 5 erkekten birinde osteoporoz vardır ve dünyada her 30 sn. de bir, osteoporoza bağlı bir kırık meydana gelmektedir. Dünya nüfusunun 2150'de 11 milyara ulaşacağı ve bu artan nüfusun % 95'inin gelişmekte olan ülkelerde olacağı tahmin edilmektedir.
Dünya nüfusunun yaşlanmasıyla birlikte osteoporoz; sebep olduğu kırıklar – özellikle kalça kırığı- sonucu ölüme sebebiyet verme oranı ile dikkat çeken, fiziksel fonksiyonlarda ciddi kayıplara yol açan ve sosyal uyumsuzluğa hatta izolasyona neden olan kronik bir kas iskelet sistemi hastalığıdır. Günümüzde doğru tanı koymamızı sağlayan teknolojilerin gelişmesiyle henüz kırıklar oluşmadan, yani hastalığın maliyeti artmadan etkin tedavi mümkündür. On bir ülkede - Avustralya, Brezilya, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya, Ürdün, Lübnan, Meksika, İspanya ve İngiltere - Uluslar arası Osteoporoz Vakfı (IOF)'nın saptadığı gerçek, osteoporoz hakkında araştırma ve eğitim aktivitelerinin çok fazla artmasına karşın kemik kaybının yeterince erken tespit edilemediği ve osteoporotik hastayı kırıklardan koruyamadığı yönündedir.
Çünkü her ne kadar durumun ciddiyeti ortada ise de osteoporozun önlenmesi ve tedavisi yönünden bakıldığında hasta-hekim ilişkisinin yetersiz kaldığı ve amacına ulaşamadığı bir gerçektir. Sonuçta tüm doktorlar ve hastalar osteoporozun önemli bir hastalık olduğunu kabul etmekte, ancak kadınların doktorun ofisinden çıktıklarında osteoporoza yönelik kişisel risklerini sınırlı olarak anladıkları ve sonuç olarak kemiklerini korumak için çok az şey yaptıkları anlaşılmaktadır.
Erkekler ise genellikle kadınların hastalığı diye bilinen osteoporozun kendisinde görülmesine şaşırmakta, konulan teşhise inanmamakta ve çoğunlukla da doktor doktor gezmektedirler. Sonuç olarak, ülkelerde osteoporoz hakkında bilinçlenme arttıkça, insanlar nüfusun üçte birinin bu hastalıktan etkileneceklerini öğrendiğinde sürpriz bir şekilde % 85'i bu orana kendilerinin dahil olmadığını ve kişisel risklerini göz ardı ettikleri görülmüştür. Almanya, Dresden'de ulusal sağlık sigortası tarafından osteoporozun maliyetini araştıran ve 7490 hastayı kapsayan bir araştırmada en önemli sorunun tedavisi planlanan hastalardan yaklaşık % 50'sinin tedaviye uyum sağlamadığı saptanmıştır.
Üzerinde düşünülmesi gereken bir diğer nokta, ilerleyen yaşlarda kuvvetli kemiklere sahip olmanın bir lüks mü yoksa ihtiyaç mı olduğuna karar vermektir. Haziran 1998'de Avrupa Topluluğu'nda osteoporoz hakkında hazırlanan Avrupa Birliği Raporu'ndaki veriler ile dünyanın değişik bölgelerinden toplanan veriler arasında karşılaştırmalar yapılmıştır. Osteoporozun erken tanınması, önlenmesi ve uygun tedavinin düzenlenmesi konularında birtakım farklar bulunsa da bu konuda çalışan uzmanlar; kırığın sonuçlarını göze almaktansa hastanın risk faktörlerinin incelenmesinin ve tedaviye uyumu konusunda ikna etmeye çalışmanın en uygun yaklaşım biçimi olduğuna karar vermişlerdir.
Değişik ülkelerin osteoporoz ve sonuçlarını tedavi etmek amacıyla yıllık harcamalarına bakacak olursak, Amerika'da 15 milyar Dolar; İngiltere'de 940 milyon Sterlin; Belçika'da 4.5 milyar Belçika Frankı; İsveç'te 21.000 Amerikan Doları olduğu görülmüştür. Ülkemizde osteoporozun tanı ve tedavi maliyetine yönelik olarak yapılan bir araştırmada kişi başına maliyet 3.000 ile 5.500 US Dolar arasında bulunmuştur. Kalça kırığı veya omurga kırığı olduğunda bu rakam ameliyat, hastane ve evde bakım, rehabilitasyon dahil olmak üzere 9.500 Amerikan Doları'na kadar ulaşabilmektedir.
Çalışan insanlarda osteoporoz bir sorun mudur ?
Günümüzün yaşam şartları insanların daha az egzersiz ve spor yaptığı, ayaküstü yemek yemeyi tercih ettiği, yoğun stres altında geçen çok hızlı bir tempoyu zorunlu kılmaktadır. Yaşları 30 ile 50 arasında değişen genç ve orta yaş grubundaki insanların sadece çalışarak yeterli fiziksel aktivite yapabildiklerini söylemek mümkün değildir. Gerçekte, her gün düzenli yürüyüş, egzersiz veya başka bir spor yapmak şarttır. Dışarda yapılan aktiviteler, güneş ışığı etkisiyle D vitamini sentezinin kolaylaşmasını da sağlar. "Vaktim yok" sözcüğü sanırım bir çoğumuza tanıdık gelse de en sık yaptığımız yanlışların başında gelir. Masa başında saatlerce çalışmak, duruş ve oturuş bozukluklarının sebep olduğu ense, sırt ve bel ağrılarının yanı sıra kemik kaybına da davetiye çıkarmaktadır.
Fiziksel aktivite ile bu kısır döngüyü kırmamız, kemik yapımını direkt olarak uyaran egzersizi göz ardı etmememiz gerekir.
Aile bireylerinden herhangi birinde kırık olması, şeker hastalığı veya guatr varlığı, uzun süre kortizonlu ilaç kullanımı, ciddi risk faktörü olup kadın ya da erkek diğer risk faktörleri yönünden de iyi araştırılması gerekir.