Tıp
dünyası, uzun ömrün avantajı olarak gösterilen iyimserliğin doğuştan gelen bir hediye mi, yoksa sonradan kazanılan bir alışkanlık mı olduğunu araştırmaya başladı. İngiltere'deki London College Üniversitesi'nden Nörolog Tali Sharot'un araştırmalarına göre, insanların büyük bölümü asla boşanmayacaklarını, işlerinde terfi alacaklarını, kötü şeylerin kendi başlarına gelmeyeceğini, yaşam sürelerinin normalden 20 yıl daha uzun olduğunu, iyimserliğin doğuştan elde edildiğini ve genlerde bulunduğunu düşünüyor. Sharot, insanların hayatta kalabilmeleri için daha iyiyi düşünmek zorunda olduklarını ve bundan dolayı iyimser olmayı öğrendiklerini düşünüyor ve ileride daha sağlıklı olacağına inanan birinin bunu gerçekleştirmek için yediklerine dikkat ettiğini, boşanmayacağını düşünen birinin ilişkisine daha çok özen gösterdiğini, beynin de bu sisteme bağlı çalıştığını savunuyor. Tali Sharot, iyi şeyler hayal eden insanların beyninde genlere bağlı olarak duyguları yöneten amigdala bölümüyle motivasyonları düzenleyen RACC bölümü arasındaki iletişimin daha kuvvetli olduğunu gördü. Bu kişilerin hayata karşı daha pozitif olduğu görüldü. Bir çok bilim insanı da iyimserliğin genetik özelliklere bağlı olduğu düşüncesinde.
'BEYİNDE DENGE VAR'
Dr. Yasin Genç (Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi Vakfı Psikiyatri Kliniği Psikiyatri Uzmanı): İyimserlik, olayların, yaşadıklarının daha çok olumlu taraflarını düşünmek doğuştan gelen bir özelliktir ve değişebilir, geliştirilebilir. Depresyon ruhsal hastalıkta geçmişte ne kadar iyimser olsa da kişi olumsuz düşünmeye, gittikçe kötümser olmaya, bardağın boş tarafını görmeye, gereksiz kaygılanmaya başlamaktadır. Bu durum beyinde değişebilen nörokimyasal, hassas dengelerin olduğunu göstermektedir.
'SONRA DEĞİŞEBİLİR'
Uzm. Dr. Gürkan Odabaşıoğlu (İstanbul Psikiyatri Enstitüsü Çocuk - Ergen Psikiyatristi): İnsan iyimser doğabilir fakat bu, ailesel faktörlere, ilk üç yıl içerisindeki anne - bebek ilişkisine de bağlı. Annenin hamileliğindeki kötümser bakış açısı da çocuğun düşünce yapısını etkiler.
'AİLE ETKİSİ ÖNEMLİ'
Uzm. Dr. Mehmet Yavuz (Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Uzmanı): Doğumla beraber insan zihni, dış çevre ile iletişime geçer. Çocuk çevresinden ve ailesinden öğrendiklerinin büyük etkisinde kalır. Eğer ailenin hayata bakışı pozitif yani iyimserlik yönünde ise çocukta da bu düşünce eğilimi gelişir. Eğer aile negatif yani kötümserlik eğilimi içerisinde ise tersine depresif bir mod çizer ve karamsarlık eğilimi içinde olur. Siz neyi düşünürseniz hayatınızda onu çoğaltırsınız.
'AKSİ İNSANA AYKIRI'
Dr. Tansel Turan (Emsey Hastanesi Sağlık İşletmeleri Yönetim Uzmanı): İyimserlik insanın varoluşundan beri sahip olduğu temel karakteristiklerinden biri. İnsan doğası gereği her şeyin olumlu yönünü düşünür. Kötümserlik yani insanın doğasına aykırı.
'KÖTÜ OLAYLAR YOK EDEBİLİR'
Uzm. Dr. Sabri Yurdakul (Yaprak Psikiyatri ve Psikolojik Danışma Kliniği Psikiyatrist): Her insanda iyimserlik doğuştan gelebilir. Bu durum başlarına bir şey gelmediği sürece de devam edebilir ama ne kadar iyimser duygularla dünyaya gelmiş olursa olsun doğduktan 4 yıl sonra kalp ameliyatı geçiren, 3 yıl sonra da bu kalp ameliyatı yinelenen bir çocuğun hayatında iyimserlik kalmayacaktır. Aynı şekilde evde babasının sürekli annesini dövdüğü, sürekli olarak şiddet ile karşılaşan bir çocuğun hayatında iyimserliğin 'i' si kalmayacaktır.