Diyarbakır son 30 yılının en huzurlu, en umutlu, en güleç gecesini geçirdi desem yeri. Hele de bir nevruz ertesinde bunca sükûnet bunca keyif, gece saatlerini kim görmüştü ki? Geçen yıla, bir öncesine, daha daha gerideki senelere bakın. Şayet izin verilmişse, alanda kutlanan Nevruz Bayramı ardından sabahlara kadar korsan eylemler, lastik yakmalar, molotoflu, havai fişekli saldırılar, taş yağmurları, biber gazları, coplar, kalkanlar, dipçikler, göz altılar, tutuklamalar, yaralanmalar hatta ölmeler... Oysa dünkü kentte sosyal iklim değişti, yüreklere, yüzlere, gözlere ümit çiçekleri ilişti. Fikir ve duygularını her platformda açıklama şansı olan etkili, yetkili, resmi, kurumsal pek çok yurttaşa değil sokaktaki insana sordum bu iklimi.
TEK ENDİŞE SÜREÇ UZAMASIN
Yine Diyarbakır sokaklarına çıkıp, nevruz öncesi olduğu gibi nevruz sonrasında neler hissettiğini sordum onlara. İmralı mesajının içlerindeki izdüşümünü, silah bırakma, sınır dışına çıkma, kısası dün manşetimize bezenmiş, "PKK çekilecek" durumunu değerlendirmelerini istedim. İmralı mesajını olumlu bulanlar ve yürekten destekleyenler çoğunlukta. Tek endişe süreçin uzaması. Bir an önce bu iş tamamen bitsin beklentisi yaygın. Yıllar sonra ilk kez - alternatif sokak namazlarından sonra - cuma namazında camilerde birlikte saf tutuldu. Üniversite kantinlerinde yıllardır bir arada oturmayan, her fırsatta çatışan guruplar birlikte çay yudumladı. Nevruz gecesi saat 20.00 sularında kentin sevilen mekânı Sıtkı Usta tatlıcısında, resmi üniformalı 2 çevik kuvvet müdürünü giriş katında huzur içinde, endişesiz çay içip künefe yerken görmek bir mucize gibiydi. Sabah erkenden gittiğim Toptancılar Çarşısı esnafı; hem dirlik düzenlik, hem de güvenlik ve ticari açıdan yaklaşıyor konuya. Diyorlar ki; "Çoluk çocuğumuzu okula gönderdiğimizde helalleşerek ayrılıyorduk. Biz de işe güce geldiğimizde aile bireylerinin aklı bizde kalıyordu. Dahası senede en az 40-45 gün kepenk kapatmak zorunda kalıyorduk. Ortalama 3 bin lira günlük cirodan hesap ederseniz, esnafa verdiği yıkımı daha iyi anlarsınız. Kepengi kapatmasan gelip hesap soranlar oluyordu. Barış gelirse bunların hepsi düzelir." Daha ben sormadan kendileri açıyorlar mevzuyu. Nevruz alanında Türk bayrağı bulunmayışı konusunda fikir beyan ediyorlar. Ortak düşünceleri şu: "Elbette bayrağımız asılmalı meydana. Ama her toplumda olacağı gibi 3-4 kendini bilmez ya da provokatör çıkar da o bayrağı indirir, yere atarsa neler olurdu düşünsenize. Adım adım olacak bütün beklentiler."
ANNENİN TÜRKÜ KÜRDÜ OLMAZ
Bu sözü teyit eden esnaf Şahabettin Toptancı, "Bugün Türkiye savaşa girse, en başta dağdaki gençlerimiz silahını düşmana doğrultup, Çanakkale'de olduğu gibi omuz omuza savaşa girer. Buna batıdakilerin inanması gerek" diye konuşuyor. Japon Pasajı yakınında karşılaştığımız bir grup kadın da, "Anneliğin de sağı solu, Kürdü Türkü olmaz" diye konuşurken, beden eğitimi öğretmeni Neslihan Uysal'ın şu sözleri alkış topluyor: "Artık evlatlarımızın kanı canı gitmesin diye biz kadınlar da mücadele edeceğiz. Barış, yapmak savaş yapmaktan daha zor ama halkın sağ duyusu bunu sağlayacaktır."
ESNAFIN YÜZÜ GÜLÜYOR
Diyarbakır'da esnaf, "Senede 40-45 gün kepenk kapatmak zorunda kalıyorduk. Barış gelirse bu sorunlar düzelir" diyerek süreçten yana memnuniyetini dile getiriyor. Diyarbakırlı kadınların da yüzü gülüyor.