Onlar metro müzisyenleri.. Her gün İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ulaşım A.Ş.'ye bağlı 32 metro istasyonunda müziklerini icra ediyorlar. Milyonlarca yolcu onların yaptığı müzikle güne başlıyor. İstasyonlarda, kendilerine ayrılan alanda enstürümanlarını çalan müzisyenlerin büyük bir bölümü konservatuvar öğrencisi... Önlerine koydukları müzik kutularında kendileri için bırakılan bozuk paradan çok, kendilerini insanların yüzünün bir nebze olsun gülümsemesine adayan bu insanlara göre, her şey müzik ruhu için.
SABIKA KAYDI GEREKİYOR
Metroda müzik icra etmek sanıldığı kadar kolay değil. Öncelikle İBB Ulaşım A.Ş.'ye yapılan başvurularda sabıka kaydına önem veriliyor. Atatürk Havalimanı- Aksaray hattında 5 istasyon, Kadıköy-Kartal hattında 15 istasyon, Hacıosman -Taksim hattında 12 istasyon olmak üzere 32 istasyonda, 230 müzisyen sanatını icra ediyor. Her hafta ortalama 6-7 kişi de başvuruda bulunuyor. Saat 08.00'den 23.00'e kadar müzik hiç eksik olmuyor. Müzisyenlerin çalışacakları istasyonlar, iki ayda bir çekilen kuralarla belli oluyor. Taksim, Osmanbey, Kadıköy, Levent ve Mecidiyeköy istasyonları en gözde istasyonlar. Müzisyenlere göre buradaki yolcular müziğe daha çok değer veriyor. Müzisyenleri en çok kendilerine dilenci muamelesi yapılmasına bozuluyor ve metro müzisyenliği kültürünün Avrupa'da olduğu gibi İstanbul'da da gelişmesini istiyor.
KEMENÇEYLE HORON TEPENLER
Taksim'de yerin altında kemençeden yayılan ezgiler bizi Karadeniz kıyılarına kadar götürüyor. Bir anda ne iş telaşı, ne hayat koşturmacası. Mecit Çinel, kemençeyle birbirinden güzel ezgileri döktürüyor. 11 senedir metro müzisyeni olarak çalıştığını söyleyen Çinel, aynı zamanda dizilerde rol alan bir tiyatrocu. Günlük kazancının çaldığı istasyona göre 200 ila 300 arasında değiştiğini belirten Çinel, "Yolcular bazen müziğin ritmine öyle kaptırıyor ki halaylar çekiyor, alkış tutuyor. İşte o an yaptığım müzikten en çok keyif aldığım anlar oluyor. Yolcuların işe gidiş ya ya da çıkış saatine göre müziğimin ritmini ayarlıyorum" diyor.
"DİNLEYİCİM ÇOK"
Bu kez durağımız Osmanbey İstasyonu. Burada kemençenin sesi yerini Tar'a bırakıyor. Tar bir Azerbaycan sazı. Baki Tekbaş, 3 yıldır metro müzisyeni olarak çalışıyor. Emekli olmuş ama ailesini geçindirebilmek için metro müzisyenliği yapıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Konservatuvarı Temel Bilimler mezunu Tekbaş, şunları söylüyor: "Yolcular mutlu olunca neşelenince ben de mutlu oluyorum. O kadar çok dinleyicim var ki . Her gün açık hava konseri yerine yerin altında konser veriyorum. Bazen yolcular yanımdan geçerken, 'Bu şarkıyı çalar mısın?' diyorlar. Çok mutlu oluyorum. Yıllarca gazinolarda çalıştım en çok burada müzik yapmayı seviyorum." Buradan ayrıldıktan sonra Levent durağında soluklanıyoruz. Bizi orada da İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğrencisi Murat Karabağ karşılıyor. Ney çalıyor. Karabağ, "Aslında ney metroya uygun bir müzik aleti değil. Koşturmacanın içinde dinlenecek bir şey değil ama yine de sosyoloji öğrencisi olarak, her gün önümden akıp giden insanların içlerine biraz olsun mutluluk, dinginlik verebiliyorsam ne mutlu bana" diyor.
TAR SESİYLE OSMANBEY
Konservatur mezunu Baki Tekbaş 3 yıldır metroda tar çalıyor. Emekli olmasına rağmen ailesini geçindirmek için çalışıyor.
LEVENT'TE BİR NEYZEN
Üniversite öğrencisi Murat Karabağ, "Ney sesi metroya uygun değil" diyor ve ekliyor: Ancak mutluluk ve dinginlik veriyorum.