Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ADALET CİNGÖZ

Ajda ve Türkân tişörtleri tamam ama

Bütün bir günümü Twitter'ın başından ayrılmayarak geçirdim. Julian Schnabel'e soru sormak için. Evet, ünlü ressam ve film yönetmeni, Thomas Hirchorn'un organizatörlüğünde Twitter'da sorularımızı yanıtlayacaktı. Ne sormalıyım diye çok düşündüm. Çünkü işimi kısa halletmem gerekiyordu. 140 harften oluşan anlamlı bir soru için epey kafa patlattıktan sonra şu soruya karar verdim: "İlk tabak resimlerinize yol açan şeyin, çaresizlik olduğunu açıklamıştınız. Peki ya ilk filminize ne yol açtı?" Yanıt bir türlü gelmeyince sorumu yanlış bir adrese gönderdiğimi sandım.
Birkaç saat sonra sorumu Türkçe sorduğumu fark ettim. Schnabel'ı Ahmet Hakan mı sanmıştım? Cüneyt Özdemir ki? O yüzden dün kıpkırmızı bir suratla dolaştım. Klasik müziğin ruh halime iyi geleceğini düşünüp İstanbul Resitalleri'nin sondan bir önceki konserine son dakikada arkalardan bir yer buldum. Fransız piyanist Laura Favre-Kahn, Chopin çalacaktı. Maalesef salondaki alkışlama hastalığına tutmuş izleyici kitlesi buna çok izin vermedi. İki dakikalık opuslar arasında bile izleyici alkış tutturunca Fransız piyanistin konsantrasyonu dağıldı. Fönsüz kabarık saçlarıyla fönlü düz saçlı meslektaşlarına hemen fark atan yetenekli piyanist, son uzun Chopin bestesinde lentodan prestoya geçerken bile alkış gelince izleyiciye başıyla 'Yapmayın' işareti verdi. Lakin izleyici, iş çıkışı squash oynar gibi alkışlamayı sürdürdü. Konserde tek gürültü koparan izleyici değildi. Tavandan da bir ara şiddetli sesler geldi. Meğer çatı çökmüş içine de biri düşmüş. Daha yeni açılmış Fulya Sanat da çökerse vay halimize... "Chopin'den sonra beni Peyote paklar," dedim. İyi ki de demişim. Peyote'de 'Yıkım' sergisi için İstanbul'a gelen sürrealist gruplar punk yapıyordu. Onların deforme gitarlı melodileri, biralı sesleri ve siyasi mesajlarıyla harika bir gece geçirdim. Eve geldiğimde kendimi iyi hissediyordum. Schnabel'a sorumun Türkçeliğinden duyduğum utanç çoktan bitmişti. Bu kez kafayı gündüz tuvalete girmek için girdiğim Demirören alışveriş merkezinde Cotton ve Twist mağazalarında gördüğüm Türkan ve Ajda tişörtlerine takmıştım. Murat Tosyalı'nın Çağla Cabaoğlu'nda sergilenen Seyyal Taner ve Müjde Ar resimlerinin verdiği ilhamla sordum: "Niye Seyyal ve Müjde tişörtleri de olmasın?"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA