Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Monica'lar diyarında Türk-Kürt konferansı

Gece yarısı İstanbul'dan kalkan Atlasjet uçağı Kuzey Irak'ın Erbil
kentine doğru yol alırken, yanımdaki Türk işadamı da anılarını anlatmaya başladı:
"Erbil'e ilk geldiğimiz günler. Bir araç satın alayım dedim. Kürt arkadaşlar 'Monica al, Monica'lar iyidir' dedi. Ben de şu araba işinden pek anlamam. Etrafa bakıyorum, Monica marka otomobil nasıl bir şeymiş diye... Göremiyorum. Sonunda dayanamadım, sordum. Meğer Toyota'nın Land Cruiser model ciplerine Monica diyorlarmış."
"Niye Monica" diye sordum.
Tam o anda, bizim sohbetimize kulak misafiri olan Erbilli Kürt işadamı lafa karıştı.
İri portakalları avuçlarmış gibi top top yaptığı ellerini göğsüne götürerek, "Hani Bill Clinton 'ın Monica'sı vardı ya..." dedi.
Önden bakıldığında göze çarpan yuvarlak hatları nedeniyle Land Cruiser'lara Monica diyorlardı.
Konuşma ilerledikçe, tüm bölge dillerini şakır şakır konuşan sevimli işadamının anlattıklarından, bu ad takma hobisinin bölge pop kültürünün önemli bir parçası olduğunu anladım.
Cep telefonlarına da, modeline, biçimine bakarak, 'Barzani' ya da 'Talabani' diyorlardı.
Bu ad takma kültüründe göze çarpan herkes ve her nesne başka bir şeyle anılıyordu.
Tevatüre göre, bölgenin ünlü bir erkek şarkıcısı, kendisine üç tekerlekli motosiklet markası uygun görüldüğü için Barzani'ye yakınmış.
Barzani de "Sen gene iyisin, ya ben ne yapayım" demiş, "Baksana beni de cep telefonuna benzetiyorlar."

***

İki saatlik uçuştan sonra Erbil Havaalanı'na indiğimizde çevreye baktım. Hakikaten de birçok Monica vardı!
Belli ki Monica, Kuzey Irak'ın statü simgesi. Sahipleri "para bende" diyor.
(Aklıma gelmişken: Bir zamanlar Türkiye'de de ' Alırsan Ford, olursun lord' denirmiş. 1950'li yıllar olsa gerek.)
Ancak Monica'ların tüm sahiplerine zevk ve mutluluk getirdiğini söylemek mümkün değil. Kimi terör gruplarının baş hedefi yine onlar oluyor.
Bu yüzden önemli şahıslar şaşırtmaca yaparak, eski otolara biniyorlar.
Kendisi de bir Monica sahibi olan Kürt girişimci, başta ithalat yaptığı ABD olmak üzere birçok ülkeye İstanbul üzerinden uçtuğunu söyledi.
"Niye Bağdat değil" diye sordum. Yüzünü buruşturarak, "Dünyaya bir kere geldim" dedi. "Canıma susamadım" demenin bir başka biçimi...

***

Yukarıdaki muhabbetin yapıldığı uçakta 100 kadar Türkiyeli akademisyen, araştırmacı ve gazeteci vardı.
Bu kişiler, bölgedeki dostlarla birlikte, bugün başlayıp iki gün sürecek olan TürkKürt konferansına katılacak.
"Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak" başlıklı konferansı, Abant Platformu çerçevesinde Selahaddin Üniversitesi ve Mukriyani Enstitüsü düzenliyor.
Bu konferans sadece "bir ilk" olduğu için önemli değil. Dünya artık Obama Çağına girdi; siyasi ilişkiler başka bir şekil alacak. Şiddet azalacak, diyalog çoğalacak.
Bu konferansa Türkiye'nin güvenliğinden sorumlu üst düzey bazı yetkililerin de önem verdiğini biliyoruz.
Çünkü dünya sistemi PKK'nın tasfiye edilmesine karar verdi. Artık iş zamana kaldı. Örgüt sönüp gidecek.
İyi de, sonra ne olacak? Ankara hem kendi Kürtleriyle, hem de Kuzey Irak Kürt yönetimiyle nasıl bir ilişki kuracak? Hangi sorunlar, nasıl çözülecek?
İşte açılış konuşmasını Barzani'nin yapması beklenen konferans bu açıdan önemli...
İzlenimlere daha sonra devam ederim.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA