Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Ali Poyrazoğlu'nu susturan Padişah

Sanata en çok destek veren firmalardan biri Borusan Holding... İstiklal Caddesi'nde bir müzikevi var. Rumelihisarı'ndaki şirket merkezi, hafta sonları herkesin gezebildiği bir çağdaş sanat müzesine dönüşüyor.
Borusan'ın bir de Gürer Aykal'ın onursal şefliğini yaptığı filarmoni orkestrası bulunuyor. Orkestra yılda bir kez de özel konser veriyor.
Özel konserin geliri, genç müzisyenlerin yurt dışındaki kaliteli bir okulda, yüksek lisans eğitimi görmeleri için harcanıyor.
Konserin ilginçliği şurada: Orkestranın şefliğini, müzikle profesyonel bir ilişkisi olmayan bir ünlü yapıyor.
Daha önce Rahmi Koç, Bülent Eczacıbaşı, Borusan Başkanı Ahmet Kocabıyık ve Cem Yılmaz şefin ince sopasını eline almıştı.
Cem Yılmaz'la başlayan 'eğlenceli konser' çizgisi... Tiyatrocu Ali Poyrazoğlu ile devam etti. Poyrazoğlu, Bizet'nin Carmen operasından bölümler yönetti...
Hemen belirteyim: Salı akşamı Lütfi Kırdar'da gayet hoş bir zaman geçirdik. Poyrazoğlu'nun bazı esprileri çok komikti... Orkestra yönetimi de gayet eğlenceliydi.
Cem Yılmaz orkestrayı iki yıl üst üste yönetmişti... "Gelecek yıl da Poyrazoğlu olursa gider misin" derseniz. Kesinlikle giderim ama...

O salonu kim yaptı?

Ama Poyrazoğlu'nu bilirsiniz: Bir ara ciddi irtifa kaybeden performansını, Atatürkçülerin çılgınca alkışladığı bir üslupla Hükümete, AK Parti'ye, dindarlara saldırarak toparlamaya çalışıyor.
Aslında "çalışıyor" kelimesi fazla: Toparladı bile... En kötü, en manasız esprileri bile, sırf muhafazakârları aşağıladığı için, "Hay Allah canını almasın e mi" katalizörüyle hoş görülüyor.
Poyrazoğlu'nun siyasi söylemindeki şiddet, özel konserde çok yoğun değildi ama yine de epey laf çaktı.
Ancak eleştiriyi ilkeyle değil ideolojiyle yapanların düştüğü tutarsızlığa Poyrazoğlu da düştü.
Örneğin iktidarın, sanatı önemsemediğini bağıra çağıra ilan ederken... Bunu tam da o iktidarın inşa ettiği gayet güzel bir salonda yaptığını unutuverdi. (Okurumuz Muhlis Can da bu çelişkiyi gözden kaçırmamış.)
Başka eleştirilerim de var...
Poyrazoğlu, Carmen'in "falcı" anlamına geldiğini söyledi birkaç kez. Sanırım Carmen'in falcılık yapması onu yanıltmış.
Carmen isminin iki kökü bulunuyor... Biri İbraniceye uzanıyor: "Tanrının üzüm bağı" demek. Diğeri ise Latinceden geliyor: "Şiir, şarkı, ezgi" anlamında.

Sessizlik noktası

Bir de Carmen operasının, kukla tiyatrosu şeklinde, 1880'lerde İstanbul'da sahnelendiğini söyledi. İlginç olaylardan başka, padişahın gösteriyi Yıldız Sarayı'ndaki tiyatro salonunda izlediğini de anlattı.
İşte ideoloji böyle bir şey: Opera seven o padişah kimdi peki?
II. Abdülhamid'in adını bir kez olsun anmadı Poyrazoğlu. O salonu II. Abdülhamid'in yaptırdığından da söz etmedi. (Bu noktaya ileride değineceğim.)
Türkiye'nin modernleşmesini Atatürk ile başlatan... Ya da III. Selim'e kadar giden ama II. Abdülhamid'in muazzam katkısını atlayan bir ideolojiye gönül verenlerin sonu böyle oluyor işte:
Ne kadar geveze olursan ol; bir nokta geliyor, susmak zorunda kalıyorsun!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA