Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Başkanlık Sistemi: Teori ve uygulama

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplarken, Başbakan Davutoğlu'nun Başkanlık Sistemine yaklaşımını şöyle anlatmıştı:
"Ahmet Bey gerek başdanışmanlık yaptığı dönem, gerek dışişleri bakanlığı yaptığı dönemde Başkanlık Sistemini meydanlarda hep konuştuk. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Başkanlık Sistemini yine aynı şekilde konuştuk, bu göreve böyle geldik. Öyle zannediyorum ki Ahmet Bey'in de -ki yeni Anayasada bile üzerinde durduğumuz konulardan biriydi- savunulacak en önemli tezlerinden biridir. Bu seçimlerin de üzerinde konuşulacak konularından biri olacaktır."
Bu cümlelerden Erdoğan ile Davutoğlu'nun Başkanlık Sistemini birçok kez konuştuğunu anlıyoruz. Bence de Başbakan Davutoğlu, Başkanlık Sistemini entelektüel açıdan tercih eder. Çünkü Davutoğlu, AK Parti iktidarını kendi ifadesiyle bir "restorasyon" dönemi olarak görüyor.

Prangasız Başkan

Neyin restorasyonu? Örnek vermek gerekirse: Osmanlı'nın, günümüz koşulları içinde ve elbette bir üst seviyede, Müslümanların itici gücüyle yeniden kurulması anlamında bir restorasyon...
Bu fikrin, şu anda geçerli olan Parlamenter Sistem içinde gerçekleşmesi çok zor... Bu sebeple Başkanlık Sistemi gerekli görülüyor.
Öte yandan bir süredir basında "Başbakan Davutoğlu, Başkanlık Sistemi hakkında niye konuşmuyor" diye soran yazılar çıkıyordu.
Bu soruyu soranların merakı yersiz değildi. Çünkü AK Parti'nin Kasım 2012'de Anayasa Uzlaşma Komisyonu'na verdiği tekliften anlıyoruz ki... Gönüllerde yatan: ABD tipi Başkanlığın, revize edilmiş şekli... Yani "prangalardan" kurtulmuş bir başkan.
Herkesin bildiği gibi... Bu sistemde "başbakanlık" makamı bulunmuyor. (Güçsüz Başbakanlık, Fransa'da uygulanan Yarı Başkanlık Sisteminde var.)
Başbakan Davutoğlu nihayet konuştu ve şöyle dedi: "Öncelikli hedefimiz Yeni Anayasa (...) Güçler dengesini sağlayacak ama istikrar zafiyeti doğurmayacak bir sistem olmalı. Başkanlık Sistemi buna dayanıyorsa otoriter olmaz..."
Sonra da ekledi: "Başkanlık Sistemi de olur, Parlamenter Sistem de olur... Ama önyargılı olmadan tartışalım. Biz seçime giderken ısrarla 'Anayasa' diyeceğiz. Sonrasında Başkanlık Sistemini bu çerçevede ele alacağız..."

Öncelikler meselesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başkanlık Sistemini, dünyadaki uygulamalarına bakarak, "pratik" düzeyde ele alıyor. Bugün uyguladığımız Parlamenter Sistemin, Yürütme'yi gereksiz yere engellediği kanaatinde.
Başbakan Davutoğlu ise sosyal bilimci olduğu için, Başkanlık Sistemini kaçınılmaz biçimde "teorik" olarak da düşünüyor. Yani sebepleri ve gerekçeleriyle siyaset bilimi kitaplarında anlatılan Başkanlık Sistemi bilgisi, hafızasının bir kenarında durmakta...
Soracaksınız: "Bu iki yaklaşım neticede aynı kapıya çıkmıyor mu?" Hem evet, hem hayır... Başkanlık ama hangi başkanlık? Her siyasi sistemin olduğu gibi bunun da çeşitleri var.
Mesela ABD'de Kongre, yani Yasama gayet güçlüdür. Bazı ülkelerde ise Başkan güçlüdür; Yasama adeta ona tabidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlığı, Yürütme'yi serbest bırakacak bir sistem olarak görüyor.
Davutoğlu'nun aklından ise, analitik bir bakışla, "Denge ve denetleme başta olmak üzere, sistemin diğer mekanizmaları nasıl olmalı" sorusu geçiyor olsa gerek. Benim tahminim böyle...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA