Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Ye De Ha

Neme lazım, "He" diye okursam başıma dert alırım, "Ha" diyelim de devletimize milletimize bağlı olduğumuz anlaşılsın!
Hiç aklımdan çıkmamıştı ya, geçen gün Nazlı Hanım yazınca (Ilıcak) gene önüme geldi: YDH... Yeni Demokrasi Hareketi...
Doksanlı yıllarda böyle bir parti vardı Türkiye'de. Adında "parti" kelimesi yok ama parti. Başında da işadamı Cem Boyner.
Hep eleştiririz ya, "burjuvazi niçin bürokrasiye boyun eğiyor da siyasete kendi ağırlığını koymuyor" diye, işte Cem yapmıştı bunu, daha ne? (Sonraları bir başka Cem de yaptı. Ama o, bürokrasiyle "enseye tokat" olmak istedi.)
Fakat YDH ölü doğmuştu... (Genç Parti can çekişiyor, ölecektir, başkanı yurt dışına kaçınca öldü sayılır.)
Gerçek anlamda "liberal" bir partiydi YDH, serbest piyasacı, açık toplumcu, özgürlükçü... Demokrat kapitalist...
Fakat korkunç bir hüsrana uğradı.
Son derece yanıltıcı olan o "televizyon programı anketlerinde" yüzde 45 gibi bir oya sahip görünen ve Boyner'i bile şaşırtan parti, 1995 seçimlerinde yüzde 1 bile oy toplayamadı! Silindi gitti.
Böylece, "dinci olmayan bir liberal parti" isteyenler uzun süre susmak zorunda kaldılar, bunların bir kısmı da sonradan "AKP'ye meyletti"...
Acaba "erken mi ötmüştü" bu YDH?... Bugün kurulsaydı şansı olabilir miydi, AKP'ye alternatif oluşturabilir miydi, çok kişinin "ah yeni bir parti, yeni bir parti, yar bana yeni bir parti medet" diye kıvrandığı dönemde bir işe yarar mıydı?... (Laf aramızda, yeni bir 10 Aralık yaklaşıyor, "10 Aralık hareketi" ne oldu yahu, evvelki bayramdan sonra partileşecekti, hareketsiz mi kaldı?...)
Yoksa YDH, aslında bir parti marti değil miydi?
Galiba öyle!...
Bir "fikir kulübü" olarak kaldı.
Başından beri iki büyük "handikapı" oldu.
Bir: "Kürtleri bırakalım gitsinler diyen parti" etiketi üstüne yapıştı kaldı. Böyle demese de, uyandırdığı "izlenim" bu oldu.
İki: Parti, politikacıların değil, "eski solcuların" yara kaşıdıkları bir "dernek" görüntüsünden kurtulamadı.
Öyle ya, kurucular arasında Kemal Derviş ve Can Paker vardı ama Asaf Savaş Akat, Mehmet Altan, Cengiz Çandar da vardı.
"Burjuva ile Marksist" ittifakı hiç kimseye inandırıcı gelmedi.
Çünkü yirminci yüzyıl daha yeni bitmişti, geçiş dönemine girilmişti, yirmi birinci yüzyıl takvimde de "zihinlerde" de henüz oluşmamıştı. Düşünce alışkanlıkları, zihin kalıpları henüz değişmemişti.
Üçüncüsünü de ben ekleyeyim: Sevgili Cem kardeşimden mükemmel bir işadamı olurdu ama siyasi lider olmazdı...
İsterseniz bir de dördüncü bulalım: Halk, liberalizm istiyor ama "alafrangalık" istemiyor.
Nasıl "zorla şapka giydiren" CHP'nin hiçbir serbest seçim şansı yoksa ve hiç olmadıysa, bu tür liberallerin de şansları olamaz. Şaraplarını içerler, yazılarını yazarlar, mallarını satarlar ama "yerli" olmazlarsa oy toplayamazlar.
Dolayısıyla, "eğer çıkmaz ayın son çarşambasında AKP batarsa acaba böyle bir yeni parti işe yarar mı" diye düşünenler hiç boşuna kafalarını yormasınlar.
"Yeni bir parti" özlemi, bir fikir jimnastiğinden ibarettir.
Bu arada bir başka "hareketi", Mustafa Sarıgül'ün TDH'sını, Türkiye Değişim Hareketi'ni de görelim bakalım, ne yapacak?
İster misiniz 2020 yılında da bir yazar çıksın, "bir zamanlar bu memlekette TDH diye bir parti vardı, büyük umut ve iddialarla kuruldu, hüsrana uğradı" yazsın?
Ölmez sağ kalırsam kimseye bırakmam, ben kendim yazarım, söz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA