Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Teşkilat-ı Mahsusa reisi

İsrail'den "genç subaylar rahatsız" haberi geldi... "Eh, hep bizimkiler mi rahatsız olacaklar, azıcık da onlar olsunlar" diyebilirsiniz.
Yok canım, İsrail'de darbe marbe olmaz, orası Türkiye değil.
Fakat İsrail'de yalnız subaylar değil, MOSSAD da rahatsız.
Onları rahatsız eden de, yeni MİT Müsteşarı Hakan Fidan.
Fidan'ın, "çok daha aktif bir istihbarat faaliyetinden" yana olduğu biliniyor. Hedefleri arasında, teşkilatı ikiye bölmek, tıpkı FBI ile CIA örneğinde olduğu gibi, ya da MI5 ile MI6 örneğindeki gibi, "iç işlere ve dış işlere bakacak iki ayrı örgüt" oluşturmak gibi yenilikler olduğu da biliniyor.
Yani Türkiye, dış istihbaratta bugüne kadar olduğu gibi "CIA ile MOSSAD'ın gerekli gördükleri zaman lütfedip de kendisine gıdım gıdım aktardıkları" bilgilerle yetinmeyecek.
MOSSAD'ın kuşkuları arasında mutlaka "Türkiye dış operasyon da yapar mı" endişesi de yatmakta olsa gerektir.
Eroin tüccarına ısmarlanan dandik operasyon değil, ya da bize "hediye edilen" Apo'yu "yakaladık" türünden şişirme ve şişinme operasyonu değil, ciddi operasyonlar...
Ve de herhalde İsrail'in çıkarlarına aykırı, onun başını ağrıtacak operasyonlar...
"Korkmayın, savaş çıkmaz" denildi ama savaşın "sıcak" cinsinden sözedildiği eklenmedi tabii.
Yanımızda da müttefik olarak El Muhaberat, ha?
Öyle ya da böyle, Türkiye'nin "şanına yakışacak" bir durumdur bu, ve artık "titreyip kendimize geldiğimizin" göstergesidir. Bu bir "Osmanlı refleksi" midir? Evet, sapına kadar öyledir.
Fakat dileriz, yeni gizli servisimiz, Osmanlı'nın gizli servislerinin yanlışlarını yapmaz.
Yani, "abukluklarla" vakit geçirmez.
İttihatçılar büyük savaşta Suriye ve Mezopotamya cephelerini zar zor tutuyorlardı ama gizli servis İran üzerinden Afganistan ve Hindistan'a uzanma, oralarda karışıklık çıkarıp İngiltere'nin başını ağrıtma hayalleri kuruyordu... (Anadolu'da kurduğu etnik temizlik hayallerine hiç girmiyorum.)
Ama becerip de, örneğin Mısır'da, bizim kanal seferimizde Cemal Paşa'ya karşı koyacak ne ölçüde İngiliz kuvveti bulunduğunu İstanbul'a bildirememişti, bu işin yanlış olduğu "mütalaasını" verememişti.
Hoş, bildirseydi de Enver denilen kifayetsiz muhteris ve onun Alman dostları geri mi duracaklardı bu gereksiz "diversion" girişiminden?
Aslına bakarsanız bendeniz, Teşkilat- ı Mahsusa'nın kurucusu ve ilk yöneticisi Süleyman Askeri Bey'in Irak cephesinde "birlik komutanı" olarak ne aradığını da anlayabilmiş değilim, umutsuzluğa kapılıp niçin intihar ettiğini de...
Gizli servisin bir numaralı adamı, dandik bir kasabayı ele geçiremedi diye şakağına tabancayı dayıyor... Film mi çeviriliyor, guguş mu oynanıyor? Bu ne biçim gizli servistir, bunlar ne biçim yöneticilerdir?
İttihatçı işte...
İttihatçılar'ın bir kötü huyları daha vardı: Operasyonlarda taşeron olarak "iti kopuğu" kullanmak... Muhalif gazetecileri yoketmek için de böyle yaptılar, Ermeni tehcirini yürütmek için de...
Bu geleneği cumhuriyette de sürdürdüler, ASALA'yla mücadelede profesyonel katillerden ve uyuşturucu kaçakçılarından yararlandılar.
Hakan Fidan döneminde böyle olmayacaktır.
Peki ya İttihatçılar geri gelirlerse?
Bu kez öyle "dış operasyonlardan" falan ödleri patlayacağı için, Kılıçdaroğlu bulur kendisi gibi bir emekli memur, yapar onu kokmaz bulaşmaz müsteşar, ya da teslim eder teşkilatı gene bir askere, Türkiye de gene "uslu çocuk" olur, eski kabuğuna, geldiği yere döner.
Başka birçok konuda da döneceği gibi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA