Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları: Akşamüstleri hava bozar!

Başını gökyüzüne kaldırıp uzunca bir süre baktı. Bir tanışına bakar gibi... Sonunda dudaklarının arasından "akşamüstüne doğru hava bozar" sözü çıktı. Torunu güldü. Günlük güneşlikti hava. "Nereden biliyorsun ya dede, sanki orada yazıyormuş gibi?" "Yok" dedi, "orada yazmaz!" Elini kalbine doğru götürdü. "Burada yazar!" Sonra devam etti: "Benim yaşıma gelince anlarsın, aslında her akşamüstü hava bozar. Ya içinde, ya dışında. Ama mutlaka bozar."

* * *

Bir araştırma insanların yaşlandıkça daha fazla "hava durumundan" söz etmeye başladıklarını ortaya koymuş! Dışarıdan bakıp gözlemleyen ve bunu istatistik ölçülere vuran için öyledir tabii. Oysa konuşan için gerçekte konu "hava durumu" falan değil, hiç durmadan akıp geçen zamandır.

* * *

Hâlâ bazı kaynak kitaplarda Tolstoy maddesinde şöyle bir laf var. "Tolstoy ömrünün son döneminde manevi bir buhran geçirerek yaşam biçimini ve fikirlerini kökten değiştirdi." Niye buhran? Neden bu kavram kullanılıyor? Herkesin inandığına inanmayı terk ettiğinde, herkesin bildiği gibi yaşamaya son verdiğinde bunun bir "düşünce"ye dayalı bilinçli bir karar olabileceğine inanmakta zorlanılır. Hep bir bit yeniği aranır; ya "buhran" sonucu olduğuna inanılır ya da "kandırılma" gibi bir irade noksanlığına dayandırılır. Oysa Tolstoy'un kendisi temel sorunu apaçık dile getirmiştir: "Herkes dünyayı değiştirmekten söz ediyor ama önce kendini değiştirmeyi düşünen yok."

* * *

Aşkın Son Mevsimi/ The Last Station filminde Tolstoy'la karısı arasında keskin uyumsuzluğun gülünçlük düzeyinde perdeye taşınmasına bozuldum!.. Aklıma Tolstoy'un zamanın ünlü İngiliz oyun yazarı Bernard Shaw'a yazdığı mektupta söyledikleri geldi. Şöyle yazmıştı Tolstoy: "Sevgili Shaw hayat büyük ve önemli iş. O kısacık sürede görevimizin ne olduğunu keşfetmeye ve yerine getirmeye çalışmalıyız. Sizi gücendirmeyeceğime güvenerek kitabınızda neyi yanlış bulduğumu söyleyeceğim... Birinci kusurunuz: Hayatın amacı ve insanları günden güne yiyip bitiren belalar alay konusu olmamalıdır."

* * *

Bir tıp öğrencisi okurumun mektubundan... "Hastaneler Haşmet abi... Hastaneler düpedüz küfür!"

* * *

Popüler kültür buyrukları... "Mutlu ol", "Yalnız kalma!", "Sevil!" Nerdeyse "Hayır! Hayır! Mutlu olmayacağım, sevilmek için sekiz takla atmayacağım, yalnız kalmak istiyorum!" diye bağırmak geliyor içinizden. Ama öyle bir tahakküm düzeni ki bu, isyanın kendisi de pek nevrotik, pek huysuzca ve sevimsiz kaçıyor! Nasıl bir cenderedir bu!

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA