Türkiye siyasetinin gidişatını anlamak ve geleceğe yönelik olarak değerlendirmek için "laiklik, devlet, demokratikleşme, hayat tarzı, bürokratik vesayet, çağdaşlık, halk iradesi" gibi kavramların çevresinde dönüp durmak yeterli mi?
Hayır!
Toplumsal kesimlerin statü ve gelir paylaşımına bakmak gerekir.
Ama o noktada popüler kültürün önümüze çıkarttığı bir engeli aşmak zorundayız.
Nedir o, söyleyeyim...
Böyle bir "analiz" e kalkıştığımızda derhal zenginlerin ve statü sahiplerinin tercihlerine bakıyoruz.
Zenginin malı ve hali tavrı züğürdün çenesini yorar misali bir durum! Bir kere dedikodusu bol, heyecan verici ve pek medyatik!
***
Örnek vereyim...
AK Parti'yi destekleyen toplumsal tabakalar denilince akla hemen
cipli, villalı dindar burjuvazi veya dünyanın öteki ucuna ihracat yapan
orta Anadolu KOBİ'leri geliyor.
Onların karşı cephesine de
kıyı şehirlerinin geleneksel burjuvazisi ve yüksek bürokratlar ile statü sahibi okumuşlar konuldu mu...
Bu dar bakışa
"analiz" denip yan gelip yatılıyor!
Oysa siyasi
"söz"le toplumsal zeminin nerede buluştuğunu görmek için
ilk yapılacak iş dar gelirli geniş kesimlere bakmaktır.
Seçim sonuçlarını
"okumak" isteyenlerin kafasına dank etmesi ve nedenlerini ciddi biçimde değerlendirmesi gereken gerçek şu ki...
Emekçi kesimler, kent yoksulları ve göç yoksulları başından beri AK Parti politikalarına destek veriyor.
Alın size referandum'daki
İstanbul!
Referandum'da
"Evet" oyları Bağcılar'da %70, Esenler'de %74, Sultangazi'de %69, Gaziosmanpaşa'da%62 oranında çoğunluktaydı.
***
Gelelim medyanın gözden kaçırdığı (belki de görmezden gelmek istediği) madalyonun öteki yüzüne...
"Hayır"cıların da çoğunluğu
"ekmek elden, su gölden, statü gökten" yaşayan insanlardan oluşmuyor!
Onların hayat tarzları ve kültürel seçimleri
uzaktan bakanları yanıltıyor ama
90'ların ortasından beri devamlı yoksullaşıyorlar! Orta sınıftan aşağılara doğru hızla düşüyorlar. Her kriz onları biraz daha
umutsuz ve
öfkeli yapıyor.
Mühendisler artık kıt kanaat geçiniyor;
öğretmenlerin maaşları kirayı bile zor çıkartıyor;
bankacılar işten çıkartılma endişesiyle yaşıyor.
Turizmciler deseniz, kışları ya işsiz ya tatsız!
***
Bu tablonun özü şu...
Yoksullar ekonomik ve sosyal kurtuluşun yolunun demokrasinin gelişmesinden ve reformlardan geçtiğini fark etti.
Yoksullaşan eski orta sınıf ise dik durabilmek için statükoya sımsıkı yapıştı. O yüzden
şimdilik demokratik açılımlara karşılar!
Buraya dikkat...
Şimdilik, diyorum!
Şurası çok açık ki, gelecekteki siyasal tercihleri, kültürel çatışma kadar ekonomik dönüşümün niteliği de belirleyecek!