Hiddink ve Löw'ün talihsiz Fenerbahçe serüvenini biliyoruz.
Rijkaard, Del Bosquet, Aragones ve diğerlerinin muhteşem gelişleri ve yapayalnız gidişlerini de biliyoruz.
Yakında Schuster de potaya girerse şaşırmam!
Peki neden?
Bizde spor gazeteciliği ölmemiş olsaydı...
Derin gazetecilik bilgileriyle incelikli analizler birleştirilebilseydi, bu teknik direktörlerin burada neler yaşadıklarını ayrıntısıyla öğrenirdik.
Yine de temel sorun çok basit ve çıplak!
Futbol bizde yüzde 49 ayakla, yüzde 51 kafayla oynanıyor. Bir bakıyorsunuz, yetenekleri çok sınırlı bir futbolcu sırf "büyük takım"la oynuyor diye Messi kıvamına gelivermiş! Ertesi maçta sahada yok!
Ne yazık ki, bizim futbolumuzda kilit kavram hâlâ motivasyon!
Geçen akşam Ligtv'deki bizim "3 Korner 1 Penaltı" programında Ali Ece dedi ki; "teknik, taktik evrenseldir. Fakat motivasyon her zaman yereldir!"
Yerden göğe kadar haklı Ali!
Yukarıda saydığım hocaların tutunamamasının altında yatan temel neden de buydu!
Laf aramızda...
Milli Takım direktörümüz Hiddink artık dünyanın en iyi birkaç hocasından biri sayılıyor!
Ama motivasyon ve futbolcu psikolojisini kavrayış biçimine bakıyorum da...
Hâlâ "soğuk", hâlâ "beyaz Avrupalı!"