Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Ölüm... Ve biz

Farkında mısınız, bilmem.
Ölümü bir giysi, bir jest, bir söz gibi görüyoruz.
O yüzden de...
Kimine yakıştırıyoruz, kimine hiç yakıştıramıyoruz.
Kimi durumda uygun buluyoruz, kimi durumda uygunsuz!
Çoğu zaman da ölüm bir tür hastalık gibi görünüyor gözümüze.
Kimilerini, mesela çok "canlı" dediğimiz tipte insanları asla bu "hastalığa" yakalanmaz sanıyoruz! Öyle insanlar öldüğünde, başka türlü sarsılıyoruz.
Onca yüksek doz "canlılık ilacı" ölüme kâr etmedi, diye düşünüyoruz alttan alta ve buna çok bozuluyoruz.
Çünkü ilişkilerimizi, alacaklarımızı, vereceklerimizi, tutkularımızı, tutsaklıklarımızı...
Hepsini ama hepsini sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi örgütlüyoruz.
Ah, biraz uzaktan bakabilsek kendimize...
Göreceğiz ki, bu halimiz, sevdiklerimizin ölümleri kadar acı!

***

Ünlülerin ölümü
nün medyadaki yansımaları tam da bu açıdan ibretlik özellikler taşıyor.
Kimse bana ölenin yakınlarının acısını anlayıp paylaştığını söylemesin!
O tesellisi zor acının özü sevdiğini kaybetmektir:
Giden, gelmeyecektir!
Fakat ünlü birinin ölümüne uzaktan bakıp ağlaşanların derdi çoğu zaman farklıdır: Onlarınki ölüm gerçeğiyle kavgaya tutuşmaktır.
Hatta Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda bir ünlünün ölümü üzerine yazılanları sakin kafayla okuduğunda, utanıp sıkılır insan.
Çünkü yorumlar eninde sonunda "aman, üç günlük dünya! Bak, o da öldü! Biz kendi hayatımızın değerini bilelim" noktasına gelip dayanır.
Eski insanlar ölüm gerçeğini evreni anlamak için bir anahtar olarak kullanırlardı.
Oysa modern insanın "ölüm farkındalığı" egoist bir motivasyondan öteye gidemiyor.
***

"Yok böyle bir ölüm!"
Beklenmedik ölümler karşısında son zamanlarda bu tepki veriliyor.
Dahası, uzun süredir ölümcül bir hastalıktan çeken medyatik bir kişi hayattan ayrıldığında bile aynı tepki gösteriliyor.
Oysa öylesiyle, böylesiyle ölüm var, hep olacak!
Ama insanlık kadar eski bir buyruk var: "Öldürmeyeceksin!"
Yani...
Asla olmaması gereken, asla kabullenmememiz gereken ölümler göz kırpmadan işlenen cinayetler, haince ve bütün kutsalları çiğneyerek gerçekleştirilen kıyımlardır.
Kaç gündür gazete sayfalarını karıştırırken "yok, böyle bir ölüm" diye isyan ettiğim bir şey var.
Ne mi?
Mutki'de jandarma karakolunun bahçesinde açılan kuyudan çıkan 18 cesedin sakladığı sır!
Peki medyada, kamuoyunda bu olaya ilgi ne kadar?
Cevabı biliyorsunuz.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA