Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları: Ortak kaderimiz!

Çevre sorunu... Peygamberlerin, evliyaların, dervişlerin kuşlarla, böceklerle, ağaçlarla konuşmalarına "fantazi hikâyeler" gözüyle bakmaya başladıktan sonra değişti her şey! Artık yeryüzü değil konuşmak, yüzümüze bile bakmıyor! Kuşlar ve ağaçlar da birer birer terk ediyor bizi.

***

Bir özel hastane... Beş yıldızlı otel ile uluslararası havaalanının sentezi. Orada görevli arkadaşıma dalgacı bir havayla soruyorum: Burada acı yok mu? O ciddiye alıyor: "Unutma hastalar ve yakınları acı çeker. Bu kaçınılmazdır" diyor ve devam ediyor: "Fakat burada hastalar çok kısa bir zaman dilimi içinde müşteri oluverirler. Müşterinin acısı yoktur; memnuniyeti veya şikâyeti vardır."
***
Hayranlık iki yanı keskin bıçaktır: Bir yanı aşkın kılavuzudur. Öteki yanı nefretin eşiği.
***
Bu ülkede yaşayanların ortak kaderi: Geçmiş geçmek bilmez ve gelecek, bir türlü gelmez.
***

Neden âşıkların hediyesinin çiçek olduğu fikri bu kadar yaygındır? Çiçek nesnelere benzemez. Ömrü kısadır. Vazoda bile... Saklamak için kurutmak gerekir... Galiba kadınlar çiçekte kendilerini buluyorlar, erkeklerse ilişkilerini...
***

Bazen sevilip üzerinize düşülmesinden hiç hoşlanmazsınız. Kaçarsınız. Sevilmemeyi tercih ettiğinizden mi? Hayır! Hayır! Sadece bin bir güçlükle elde ettiğiniz soğukkanlılığınızı kaybetmekten korktuğunuz için...
***

Sevdiğimiz hep iki kişidir! Biri sevgilinin yanı başımızdaki hali, diğeri bizden uzaktaki hali... Ve bu "iki kişi" yi her zaman farklı severiz.
***

Herkes birbirine sürtünüyor; itiraf itirafa, yalan yalana, laf lafa, yüz yüze, beden bedene... Buna samimiyet deniyor. Hayır! Köşemde yazmıştım bir ara. Medyatik kültürün samimiyet dediği bir tür ruhsal "fortçuluk!"
***

Dışardan bakıldığında bazı insanları herkesten daha çok seviyor görünürüz. Oysa sevdiğimiz onlar değil, onlar tarafından sevilmektir.
***

"Aşkın sorunları"ndan söz edilip duruluyor. Oysa beraberliklerin, ilişkilerin, evliliklerin "sorunları" olur. Aşkın ise yaraları vardır.
***

Uzun yoldan geldim. Yorgundum. Uyumak istiyordum. Yatağın arkasındaki taş duvarda kitaplık olarak kullanılan nişe baktım. Orada duruyordu işte! Emily Dickinson. Seçme Şiirler. Hemen malum sayfayı açtım. O dizeyi okudum: "Daha yalnız olunabilirdi, yalnızlık olmasaydı."
(NOT: Sevgili okurlar, galiba şifayı kapmışım! Bu durumda en iyisi beş, altı yıl öncesinin "Pazar notları"nı yeniden gözden geçirmekti. Beni anlayacağınızı umuyorum. Yeni notlar haftaya...)

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA