Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Sokak deyince... Bir hatırlatma...

İnsanın teröre isyan etmemesi mümkün mü?
Şehitlerin acısı
öyle bir dağlar ki yürekleri, sokağa fırlamamak zordur.
Fakat tam orada durup düşünmek gerekiyor.
Kapının eşiğinde yani.
Çünkü o eşikten sonra insanın öfkesini yenmesi zor; öfkenin insanı yenmesi kolaydır.
Kan delirir, zihin bulanır, kışkırtıcılar canlanır.
Sokak, dayanışmayı öyle hızlı biçimde başsız bir yığına çevirir ki, "ne oluyor?" demeye fırsat bulamadan kendini yanlış yolda bulur ve dönemezsin.
Sokak eylemi
denen şeyin bugün açısından özellikle dikkat edilmesi gereken başka bir yanı daha var.
Sokak, kendi başına hiçbir şeydir.
Sokak nasıl resmedilecek, nasıl yönlendirilecek, nasıl anlamlandırılacak? İşte bu her şeydir.

Ve maalesef ki...
Sokağı anlamlandırma iktidarı (medyası, siyasal-kültürel manipülasyon gücü ve popüler halkla ilişkiler becerisi) bu ülkede hâlâ "beyazlar"ın elinde...
"Yahu bir camı amma büyüttüler, oysa Gezi'de yapılanları neredeyse şenlik gibi göstermişlerdi" diye söylenip durmanın faydası yok.
Sokakta dikkatli olmak gerekiyor.

***

Daha ötesi var...
Anlatmak için bir hatırlatma yapayım...
Meşhur Susurluk kazası ve sonrası hani...
Kaza 3 Kasım 1996'da olmuştu.
Kaza birdenbire kamuoyunda devlet içinde yuvalanmış çetelerin ve karanlık ilişkilerin açığa çıkartılması talebini tetiklemişti
Daha önce eşi görülmemiş bir şeydi bu.
"Yeter artık!" diyordu insanlar.
"Susurluk kazasının üzerine gidilirse, faili meçhullerin arkası ve ülkenin nasıl suç tarlası haline getirildiği aydınlanır" diye düşünüyordu herkes.
Sokaklar derhal hareketlenmeye başladı.
Çok geçmeden, 1 Şubat 1997'de "Sürekli Aydınlık İçin Bir Dakika Karanlık Eylemi" başlatıldı.
Eylemi başlatan platform "Bu kez sessiz çoğunluk rolünü reddediyoruz" diyordu.
İlk hafta ışık yakıp söndürme eylemine katılmayan toplum kesimi neredeyse kalmamıştı. Şehirlerin dış mahallelerinde meşaleler eşliğinde yürüyüşler yapılıyordu.
15 Şubat'ta ışık söndürme eylemine ülke çapında 30 milyon kişinin katıldığı söylenir.
Hemen ertesinde...
Özellikle askeri lojmanlardaki protestolarda yeni bir tablo ortaya çıktı. Yeni sloganlar eylemin niteliğini değiştiriverdi.
Işıklar "irtica"ya karşı söndürülüp yakılmaya başlanmıştı.
Faili meçhuller, çeteler unutuldu. Eylem toplumsal demokrasi talebinden ulusalcı kalkışmaya dönüştürüldü.
"Bir dakika! Böyle başlamamıştık ama!" demeye kalmadan...
28 Şubat örtülü darbesi
geldi.
Bilmem anlatabildim mi?
Kulakta küpe olsun...
Kitlesel eylem
, çoğu zaman "halkın eylemi" olmaz, olamaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA