Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

"Ne yapıyorum ben yahu?"

Mutfak tezgâhının üzerinde yan yana dizilmiş paketler gözüme çarptı.
Bir, iki, üç, dört, beş, altı... Daha fazlasını sayamadım; birbirinin aynı bir sürü tahıl gevreği paketi.
"Bu ne?" diye bağırdım galiba; "siz sevmezsiniz ki, böyle şeyleri!"
Kendinden pek hoşnut bir ifadeyle "avantajlı indirim paketindeydiler, aldım" dedi. Sonra parmağıyla işaret edip buzdolabının yanına çağırdı. Kapağı açtı ve içerde sıra sıra dizili kaşar, hellim, dil peyniri paketlerini gösterdi.
Ben şaşkın haldeyken o umutsuzca gözlerimde "vay ne uyanıksın, aferin sana arkadaşım!" bakışını arıyordu.
O an anladım; arkadaşım emeklilik sıkıntısını böyle zekice tüketici hamleleriyle (!) geçirmeye kararlıydı.

***

İyiydi işte hayat!
TV vardı bir kere, bankadaki tasarrufunun minik yatırım hareketlerine aydan aya bakmanın heyecanı hiç hafife alınmamalıydı.
Eh, eşinin ve kendisinin sağlık problemleri, oğlan ile kızın dertleri falan derken, insan bayağı oyalanıyordu!
Peki böyle yaşamak boş muydu?
Bak! İşin orası hakkında hiçbir şey öğretmemişlerdi.
Buzdolabı ve tezgâhın üstü doluydu. Oturma odasındaki büfenin içi doluydu, bankadaki hesap doluydu.
Ondan ötesi ne olabilirdi ki?
Biraz umut, biraz mantık, hafiften metafizik bir kırıntı, çokça ölüm korkusu...
Zaman öyle hızla gelip geçivermişti işte!
Hep canı sıkılmıştı ama "can" nedir, onu bir kez bile sorgulamamıştı!
Ne zaman zihninde hayata dair ciddi sorular oluşsa midesi bulanıyor, başı ağrıyordu.
Bilmediği bir şeydi bunlar.
En iyisi gidip biraz daha alışveriş yapmaktı.
Akşam da bir tv tartışması izleyip katılan herkesin ne kadar "gerzek" olduğunu iddia etti mi, değmeyin keyfine!
***

Bu tümüyle gerçek hayat tablosunu neden size de aktardım?
Kolayca dalganızı geçip bizzat kendinizi bakış açınızdan kaçırın diye mi? Elbette hayır!
Bizi aldatıp hoşnut kılan bu sarhoşluğa aşina olmayanımız var mı? Yok.
Yaşadığımız hayatın boşluğuyla ne zaman yüzleşsek, alışveriş yaparak dolduracağımızı sanıyoruz.
Tüketim çabamızın ihtiyaçlarımızla bağını çoktan kopardığını çocuklar bile biliyor artık.
Fakat o boşluk duygusuyla nasıl hesaplaşacağımızı bilenlerin sayısı çok az.
İbadetler rutine, sufilik modaya, entelektüel umutsuzluk sosyal medya şıklığına, siyasal tavır kendini unutmaya dönüştükçe...
Çağın ruhu kazanıyor, bizim ruhumuz kaybediyor.
Oysa sorgulama falan değil, bazen basit bir soru; mesela "Ne yapıyorum ben yahu?" diye sormak dahi esas kapıyı açmaya yetebilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA