Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Yeni kuşaklar işbaşına gelince herşey değişicek mi?

Yaz mevsiminin kesinlikle bittiğini, en fazla okulların açılmasından anlarsınız.
Yarın sadece 1.3 milyon ilkokul 1'inci sınıf öğrencisi için okullar açılıyor. Tüm öğrenciler içinse, okullar 18 Eylül pazartesi günü açılacak.
İlkokulların 1'inci sınıflarına kayıt yaptıran öğrencilerin bir hafta erken başlamalarından amaçlanan şey ise "Uyum"muş. Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdürü Yüksel Özden, erken açılmanın nedenleri hakkında şu bilgileri vermiş:
-Birdenbire okulun ilk günündeki karmaşa ile karşılaşan öğrenci ürkebilir.
Bir çocuğun normalde öğretmenini, arkadaşlarını ve okulunu tanıması, eve, okula nasıl gideceğini öğrenmesi aylar sürebilir. Bu bir haftalık süre içinde bütün bina çocuğa ait olacak. Öğrenciler öğretmeni bir otorite figürü olarak görmeden önce insan olarak tanıyacaklar.
Yaşamlarındaki yeni döneme hazırlanacakları bir hafta içinde, öğrenciler okula istedikleri kıyafetle gidebileceklermiş. İlk gün öğrencilere okulun bölümleri gezdirilecek ve nasıl kullanacakları da açıklanacak. ikinci gün de öğrenciler sınıf öğretmenleriyle tanışacaklarmış. Sonraki günlerde de öğrencilere okula-sınıfa giriş çıkışlarda arkadaşlarına saygılı olma ve davranış kuralları konusunda bilgi verilecekmiş.

İLK HABERLER
Bebeklikten çocukluğa henüz geçen bu 1.3 milyon minik, bu akşam yatağa girerken, kimbilir ne heyecanlar yaşayacaklar.
Geçen hafta yuvaya başlayan daha minik öğrencilerin haberleri gelmeye başladı.
Örneğin yuvadaki sınıflarına anneleri tarafından götürülen ve sonra yuva öğretmeni ile baş başa kalan minikler, kısa bir süre birbirlerine bakıp, sessiz duruyorlarmış. Sonra bir tanesi "Annemi isterim" diye ağlamaya başlayınca, tüm sınıf birden "Annemi isterim" diye feryadı basıyormuş.
Bir arkadaşımın torunu, kendisini ikinci gün için yuvaya götürmeye hazırlanan annesine isyan etmiş. "Benim yuvaya yine gitmem gereksiz. Ben dün her şeyi öğrendim" demiş.
Beyaz bir sayfa kadar bellekleri ve bilgi hücreleri temiz olan bu miniklerden, ülkenin geleceği ortaya çıkacak. Biz Türkler 150 yıldır hep "Gençler iş başına gelecek ve her şey değişecek" diye beklerken, sayısız kuşağın yaşlandığını ve önceki kuşaklardan farksızlaştığını görmeye alışmış bir toplumuz.
Aynı şekilde çocuklarımızı ve torunlarımızı izlerken, "Bunlar zamane çocuğu. Bize benzemiyorlar" diye kimbilir kaç milyar kez aynı gözlemi seslendirdik. Çoğumuz Goethe'nin "Bütün çocuklar 9 yaına kadar dahidir" özdeyişini hatırlamadık bile.
Ama yeni bir eğitim döneminin arifesinde yine de ümitli olmalıyız. Çocuklarımızın önünde açılacak bilgi ufuklarını aydınlatmak için, eğitimi okulla sınırlı bırakmamalıyız.

BEKLENTİLERİMİZ
Geçen yıl bir Amerikalı bilişim uzmanıyla konuşurken, şu gözlemini seslendirmişti bana:
-Çocuklar ders notlarını evlerine getirdikleri zaman, ana ve babalar hemen zayıf olan notlara takılırlar. Kırık not alınan derslerin takviyesi için özel öğretmenler tutulur. Oysa önemli olan öğrencinin iyi not aldığı ve başarılı olduğu derslerdir. Aileler, evlatlarının baılı olduğu derslere de ağırlık verseler, uygarlığa katkıda bulunacak sanatçılar, bilim adamları, sporcular çıkabilir öğrencilerin arasından.
İstanbul Hukuk Fakültesi'nin efsaneleşmiş hocalarından Prof. Schwartz da "Ben sınavda öğrencilerimin bilmediği değil bildiği konuları bulmaya çalışırım" dermiş ya.
Bakalım yarın ilk kez "Okul"u tanıyacak olan 1.3 milyon minik arasından kimler çıkacak? Kendilerinden önceki kuşaklara ezberletilen köhne bilgileri, önyargıları bu miniklerden kaç tanesi reddedebilecek?
Peter Drucker, oyuncak üreten büyük bir şirketin satışları düşünce buldukları çözümü kitabında anlatır. Bu şirket yönetim kuruluna biri 6, diğeri 12 yaşında iki çocuğu almış. Bu iki çocuk ürünleri inceleyince anlamışlar ki, yönetimdeki yaşlıların çocuklukta sahip olmak istedikleri buharlı lokomotif, otomobil, uçak gibi oyuncakları üretiyormuş şirket. İki çocuk uzay çağının oyuncaklarını, bilgi çağının gereçlerini önermişler. Bu şekilde ürünlere talep artmış ve şirket kurtulmuş.
Acaba Talim Terbiye'ye iki çocuk, YÖK'e de en az beş çocuk yönetici olarak girselerdi, bir şeyler değişir miydi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA