Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Her hareketlilik bereketlilik de demek değildir

Türkiye siyaseten o kadar hareketli ve ilgi çekici ki, dünyaya ve siyaset dışı konulara girmek giderek zorlaşıyor.
Örneğin cumartesi gününü Godfather'ın yönetmeni Coppola ile geçirdim.
Önce bir motorla Boğaz'da gezdirdik onu. "Bu kıyı Asya, bu kıyı Avrupa" diye diye Boğaz'ın tarihini özetlemeye çalıştım.
Kentin iki yakasını birleştiren Boğaz-altı tünelin üzerinden geçerken İtalyan asıllı bu ünlü yönetmene bir zamanlar Leonardo da Vinci'nin de Avrupa ile Asya'yı birleştirecek bir köprü yapmayı planladığını ama Padişah 2'nci Beyazıt'ın, sade Leonardo'nun değil Michel Angelo'nun da İstanbul'a gelmelerini engellediğini anlattım.
O sabah bütün bunların ve 2'nci Beyazıt'ın tutuculuğunun irdelendiği Selim İleri yazısını Zaman'da okumuş olduğum için kendime "Aferin" dedim içimden.
Bunları konuşurken Coppola "Bosphorus ne anlama geliyor" diye sorunca da, iPhone'dan "safari"ye girip Google'a ulaştım ve Boğaz'ın evrensel adı olan "Bosphorus"u yazdım. Bunun Yunanca'da "Öküz geçidi" anlamına geldiği yazılıydı etimolojik sözlüklerde.
Mitolojideki yarı tanrı Kral İyo'nun kızına Zeus âşık olunca, annesi Hera kızını buzağıya dönüştürüp Boğaz'ın Marmara'ya açılan ağzında bir yere saklamış. İşte bu "Öküz" de o buzağıdan geliyormuş.

Mantıyı sevdi
Üç saatlik bir Boğaz gezintisinde "Godfather"ların, "Apocalypse Now"ın, "The Cotton Club"ün, "The Rainmaker"in ve sayısız sahnelerini beynime nakşettiğim böyle filmlerin yönetmeni Coppola ile aile boyu dostluk ettik.
Kızım Ela ona kendi yaptığı belgesel çalışmalarını anlattı.
Oğlum Cemil ile Coppola bilişim teknolojileri üzerine çeşitlemeler yaptılar.
Coppola arkadaş düzeyinde yakın olduğu Steve Jobs'un önemini anlattı, Bill Gates'in Mısır kökenli olduğunu hatırlattı, George Lucas'ın sahip olduğu servetin sinema tutkusunu unutturamadığını falan yorumladı.
Eşim Canan'ın evde kurduğu sofrada Coppola'yı mantı ve dolma ağırlıklı yemekler bekliyordu.
Mantıya bayıldı. Rakı eşliğinde iki tabak yedi.
Pazartesi günü de 60 milyon dolara aldığı yeni özel jetiyle Selanik'e uçtu.
İki akşam önce de Fehmi Koru ile Erhan Köknar'ın gelenekselleştirdikleri ve giderek konuk sayısı artan "Fasıl"da THY Yönetim Kurulu Başkanı Candan Karlıtekin'in Sadettin Kaynak yorumuna şaşırmış ve sonra onun Ulvi Erguner Korosu'nda eğitim gördüğünü öğrenmiştim.

Cezasız suçlar üzerine

Aynı akşam Melihat Gülses'in söylediği şarkıları hayranlıkla dinledikten sonra eşi bestekâr Cemil Gülses'e de "Ben olsam Melihat Hanım'ı evde de hiç susturmam" demiştim.
Türkiye siyaseten böylesine hareketli olmasa, bu tür konuları yazmak da siz sayın okurların ilgisini çekebilirdi. Ama bu pek mümkün değil. Hepimiz aynı konuları yazmaya mahkûm siyaset kurbanlarıyız.
Dünkü Star'da Sami Selçuk'un "Her Suç işleyen Cezalandırılmaz" başlıklı yazısını okurken "Hukuk"un öyle bilip bilmeyenlerin üstesinden gelemeyecekleri bir bilim dalı olduğunu yine düşündüm.
Sami Selçuk konuyu şöyle özetlemişti:
- Hukuk kavramı olarak suç, yasal tanıma uygun, hukuka aykırı, kusurlu ve bir değeri çiğneyen insan eylemidir. Ancak bütün bu nitelikleri taşıyan her eylemi, her insanı cezalandırmaz hukuk. Öyle durumlar, koşullar vardır ki, eylemin etkin öznesi, yasada tanımlanan suç tipini çiğnemiştir. Eylem, hukuka aykırıdır, kusurludur. Hatta ahlaka da ters düşmüştür. Toplum, o eylemi onamamış; kınamıştır da. Ama yasa koyucu, suç politikası gereğince eylemin cezalandırılmasını istememiştir. Bu durumların ya da koşulların kimisi "üstsoy ilişkisi" gibi kişiseldir, kimisi de "etkin pişmanlık" gibi eylemsel.

Asker millet ve devlet

Sami Selçuk şöyle örnekler de vermişti
: - Hırsız, çaldığı para ile yakalanmıştır. Ama parayı babasının cüzdanından almıştır. Yasa ailesel değerlere öncelik tanımış, saygı göstermiştir. Kimileyin de hukuk, insan doğasının zorlayıcı yasalarına boyun eğmiştir. Sözgelimi, kişi yalan tanıklık yapmıştır. Ama oğlunun suçlandığı bir davada. Ya da suç kanıtlarını yok etmiştir. Ama kendi işlediği bir suçla ilgili olarak. Yahut da tutuklanan suçluyu kaçırmıştır. Ama kaçırdığı kardeşidir.
Şimdi düşünüyorum.
Bazı subaylar darbe girişimi için eylem yaparken acaba "Bu yaptığımız suç değil. Çünkü asker millet ile devlet arasında aile ilişkisi var" diye mi düşünürler?
Bunları Coppola'yla hiç konuşmadık.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA