Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Cumhuriyetimizin ergenlik çağının başlangıcı mı?

Dersim olaylarının özünü anlamakta zorluk çeken sadece Onur Öymen değil ki...
Ahmet Türk TBMM'de "Açılım" görüşülürken "Geçmişte Fırat'ın doğusunda olanlar Fırat'ın doğusunda kalsın diye çaba gösterildi" demişti ya...
Fırat'ın batısındaki kaç kişi ikisi de rahmetli olan İhsan Sabri Çağlayangil'in anlattıklarını veya Muhsin Batur'un anlatamadıklarını bilip, hatırlıyordur ki?
Batur "Anılar Ve Görüşler"de genç bir subay olarak katıldığı harekât hakkında şöyle demişti:
- Günlerden bir gün Alayımıza emir geldi... tren yolu ile Elazığ'a intikal edilecek, bir süre orada eğitim gördükten sonra o zamanlar Dersim denilen bölgeye gideceğiz. Tren yolculuğumuz 40 kişinin paylaştığı kapalı yük vagonlarında pek ilkel ve zor koşullar altında gerçekleşti, Elazığ'ın biraz uzağında Harput'un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk ve bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayı aşkın bir süre özel görev yaptık. Okuyucularımdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum.
Muhsin Batur kendisi ile Çiftehavuzlar'daki evinde yaptığım görüşmelerden birinde, anılarında anlatmaktan kaçındığı dönemde yaşadıklarını ve tanık olduklarını bana anlatmıştı.
Ben de bunları belleğimin derinliklerine gömerek yazmaktan kaçınmıştım.

Ergenliğin başlangıcı

Taraf'ta Ayşe Hür de 1931'de Birinci Umumi Müfettiş İbrahim Tali'nin önerdiği yöntemi onun raporunu alıntılayarak hatırlatmıştı.
A- Bütün Dersimin hariçle münasebetini kat ederek (keserek) bu yüzden taarruzlarına ve ticaretlerine mani olmak, aç kalacak halkı zamanla kendiliğinden ilticaya icbar etmek (zorlamak) ve şu suretle Dersimi fenalardan tahliye.
B- Her tarafı esaslı surette kapadıktan sonra ihata çenberini tedricen darlaştırmak ve fenalıklardan dolayı yakalananları derhal Dersimden çıkarak Garba atmak ve serpiştirmek.
Şimdi Onur Öymen'in söylediklerinin yarattığı sosyo-politik şok sonucu sadece Fırat'ın doğusundakilerin yaşadıkları ve kuşaktan kuşağa aktarılan bilgileri, Batı'daki bizler de hem hatırlıyor hem de öğreniyoruz.
Bazılarına göre bu durum Cumhuriyetimiz için "Ergenlik Çağı"nın başlangıcıdır da.
Kendi tarihimizle yüzleşmekten korkmamak ve bu tarihte yer alan hataları tekrarlamamak sürecine girilmiştir.
"Cumhuriyet" veya "Rejim" kavramlarının bu coğrafyanın farklı bölümlerindeki insanlar için çok farklı anlamlar ifade etmesinin belki sonu gelmektedir.
Ortak zeminin "Demokrasi" ve "İnsan hakları" olduğu bir dönemin başlangıç sürecinde bulunmakta olabiliriz yani.
Ama bilelim ki, gerçek tarih yerine resmi tarih eğitimi alanlar için yeni durumu kabullenmek kolay değildir.

Büyünün bozulması

Tıpkı Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Ölümden Sonra" şiirindekine benzer duygular, belirli kesimlerde herhalde yaşanmaktadır. "Öldük, ölümden bir şeyler umarak.
Bir büyük boşlukta bozuldu büyü.
Nasıl hatırlamazsın o türküyü,
Gök parçası, dal demeti, kuş tüyü,
Alıştığımız bir şeydi yaşamak.
Şimdi o dünyadan hiçbir haber yok;
Yok bizi arayan, soran kimsemiz.
Öylesine karanlık ki gecemiz
Ha olmuş, ha olmamış penceremiz;
Akar suda aksimizden eser yok"
Burada sorun CHP yöneticilerinin Onur Öymen'e nasıl davranacakları noktasından daha öteye boyutlar içeriyor.
Önemli olan CHP'nin kendisini 1930'larda kabul edilebilen söylemlerden kurtarıp kurtaramayacağıdır.
Eğer bu süreç sağlıklı biçimde sürdürür ve CHP gerek "asker-siyaset", gerekse "demokrasi-laiklik" ilişkilerinde çağa, çoğulculuğa, sivilliğe uygun yaklaşımları benimserse, yaşananlar bu önemli siyasi organizmanın yeniden doğuşuna vesile olabilirler.
Dileriz olaylar bu yönde gelişir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA