Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Seçmen laf ebeliğine değil icraata prim veriyor...

Bazılarımız siyasi partileri de fanatikler gibi futbol takımı tutar gibi tutuyor. Ama nedense son dönemde futbol kulüplerinin lig şampiyonluğunu elde etmek için son dakikaya kadar süren yarışmalarını siyasette görmek mümkün olmuyor.
Pazar akşamı herkes nefesini kesmiş Fenerbahçe'nin ve Trabzonspor'un son maçlarında alacakları sonucu bekliyordu.
Ya biri ya da diğeri bu sonuçlara göre şampiyon olacaktı.
Neticede Fenerbahçe kazandı.
Ama Trabzonspor da kaybetmedi ki.
Puan cetveline bakınca Trabzonspor'un başarısını da görebiliyoruz.
Keşke seçimler de böyle geçebilse.
Keşke önümüzdeki 12 Haziran seçiminin sonucunu da, o gece sayım bittikten sonra bilebilsek.
AK Parti'nin oy oranının rakip iki muhalefet partisinin toplam oy oranlarından daha fazla olacağını gösteren anketler, gerçeği yansıtmasalar keşke.
Bu neden böyle?

Başarısızlığın müeyyidesi

Galiba birinci mesele şu...
Futboldaki başarısızlık sorumlu kişilerin değiştirilmesi ile sonuçlanıyor.
Kulüp başkanları da, teknik sorumlular da gidiyor.
Galatasaray'a baksanıza...
Siyasette ise durum çok farklı.
Girdiği hiçbir seçimde partisine zafer kazandırmamış olmak, lideri adeta güçlendiriyor.
Siyasetin lider değiştirme yolları tıkanmış olmalı ki, son dönemde ahlak dışı kasetlerle bu yolun açılması yöntemi devreye girdi.
Bir başka meseleyi de şöyle ele alabiliriz...
Siyaseti laf ebeliği biçiminde gören anlayış, icraatı ön planda tutan anlayış karşısında yenilgiye mahkûmdur.

Laf ebeliği vi icraat

AK Parti sadece Başbakan Erdoğan'ın öfkeli konuşmaları ile bilinseydi, bu partinin üçüncü kez seçime favori olarak girmesi mümkün olmazdı.
Bu partiyi seçmen katında değerli kılan temel neden, iktidardaki icraatıdır.
Şimdi seçmen biliyor ki eğer Erdoğan "İstanbul'a 2'nci Boğaz'ı açacağız" diyorsa, bu sonunda mutlaka olacaktır.
Galiba rakip parti liderlerinin de seçmen kitlelerine "Bu adamın dediği dediktir" inancını vermeleri gerekiyor.
Geçmişte Menderes-Demirel-Özal çizgisinde seçmen hep icraat gördü ve şimdi bu çizginin Erdoğan'la devam ettiği de görülmekte.
Kronik ana muhalefeti temsil eden CHP'nin ise icraatı engellemeyi yeğ tutan ve "Biz icraatın daha büyüğünü yaparız" demekten kaçınan bir çizgiyi izlediğine tanık olundu. Son örnek 3'üncü Boğaz Köprüsü'nden verilebilir.
AK Parti "3'üncü köprü yapılacak" derken CHP hâlâ bir nevi "Bu köprüyü yaptırmayacağız" söyleminin çizgisinde değil mi?
Bu tutumun ilk ve ikinci Boğaz Köprüleri'nin yapım sürelerinde de, önce Demirel'e sonra Özal'a karşı sergilendiğini görmemiş miydik?

Yüzer gezer oylar

Veya Adnan Menderes Cumhuriyet döneminde ilk kez İstanbul'u yenilemek için bulvarlar açarken de, CHP'nin eleştirilerine hedef olmamış mıydı?
Özetle ideolojik siyaset veya takıntılı muhalefet bu çağda seçmen kitlelerini peşinden sürükleyemiyor.
Katı mukaddesatçılar ve Laikçi Kemalistler için oylarını hareketlendirmek zaten söz konusu değil.
Ama seçim sonucunu yüzer-gezer oylar belirliyor artık.
Bunlar bir seçimde birinci yaptıkları partiyi ertesi seçimde barajın altında bırakabiliyorlar. Keşke seçim sonucunu da, lig şampiyonunun kim olacağını bekler gibi bekleyebilseydik.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA