Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Her saat 15 bin kişi doğarken 6 bin kişi de ölüyor

BBC'nin internet sitesinde bir tablo var. Bu tabloya doğduğunuz günü, ayı, yılı yazıyorsunuz.
O günkü, yani doğduğunuz gündeki dünya nüfusunun rakamı çıkıyor.
Benim doğduğum 1942'nin Şubatında dünya nüfusu 3.2 milyarmış.
Oğlumun doğduğu tarihi yazdım... 1969'un Mayısında 3.6 milyar insan yaşıyormuş dünyada.
En küçük torunumun doğduğu 2009'un Nisanında ise dünya nüfusu 6.8 milyara ulaşmış.
Sonunda babamın doğum tarihini yazdım tabloya.
1905'in Haziranında ise dünya nüfusu 1.6 milyarmış.
BBC'nin sitesinde dünya nüfusu ile başka bilgiler de var.

Doğumlar ve ölümler
Mesela dünyada her saatte 15 bin 347 kişi doğuyor ve 6 bin 418 kişi ölüyormuş.
Sonuçta dünya nüfusunun yıllık artış hızı yüzde 1.6 dolayındaymış.
Moldova'nın nüfusu günde 107 kişi azalırken, Bahreyn'de nüfusa günde 514 kişi ekleniyormuş.
Durumu anlık yansıtan tabloya göre de yazıyı yazdığım sırada Türkiye'nin nüfusu 73 milyon 116 bin, dünya nüfusu ise 7 milyar 98 bin olmuştu.
Türkiye'de ilk nüfus sayımı 1927'de, ikincisi ise 1935'te yapıldı.
1927'de nüfusumuz 13 milyon 648 bindi.
1935'te ise 16 milyon 158 bin kişiye ulaşmıştık.

Erkekler çoğalıyor
Bu iki nüfus sayımında da kadınlar çoğunlukta çıkmıştı.
Bunun nedeni 1'inci Dünya Savaşı'na ve Kurtuluş Savaşı'na katılan erkeklerden kaynaklanabilir.
1935'ten sonra her beş yılda bir yapılan nüfus sayımlarında da, 2'nci Dünya Savaşı yıllarındaki uzun askerlik sürelerinden ötürü erkeklerin yokluğu nedeniyle 1940-45 arasında nüfus artış hızının düştüğü görülür.
1945 yılındaki sayıma kadar, ülkemizde kadın nüfusu erkek nüfustan fazlaydı. Fakat 1945'ten sonra erkek nüfusu kadın nüfusunu geçmiştir. Şu anda erkek nüfus % 1.2 oranında fazlalık gösterir.
Demek ki barış ve istikrar dönemleri erkeklerin çoğalması ile sonuçlanıyor.
1945'ten sonra ise erkek nüfusu kadın nüfusunu geçmiştir. Şu anda erkek nüfus % 1.2 oranında kadın nüfustan fazladır.

İş zorlaşıyor
Daha sonraki bazı sayım sonuçları da (milyon olarak) şöyle:
1940- 17.9/ 1950- 20.9/ 1960- 27.7/ 1970- 35.6/ 1980- 44.7/ 1990- 56.4/ 2000- 67.7...
"Bütün bu rakamlardan ne çıkar" meselesine gelince...
Türkiye'yi de dünyayı da yönetmek zorlaşıyor.
Ekmek, eğitim, iş, sağlık, sosyal güvenlik bekleyen insanların sayısı artıyor.
Örneğin 1930'lu yıllarda 14-15 milyon nüfusumuz varken çözülemeyen sorunlara, şimdi 70 milyona ulaşmış nüfusumuzla çözüm üretmek zorundayız.
İstanbul'a bakın mesela... 1950'de nüfusu 1.1 milyonmuş.
Şu anda 13 milyon olan İstanbullulara alt ve üst yapı üretmeyi ve belediye hizmetlerini sunmayı başarmak bile çarpıcı bir olay değil midir?
Neyse... Kendimizi de dünyayı da bilerek yaşamalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA