Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Yargı mı siyasallaşıyor yoksa siyaset mi yargısallaşıyor?

Siyasetin ilgi ve etki alanına girmeyen bir alan varmış gibi sürekli "Siyasallaşma fobisi" yaşayan bir toplum olmadık mı?
Şu sırada en fazla konuşulan mesele de "Yargının siyasallaşması" değil mi?
Elinde adaletin terazisini taşıyan gözleri bağlı bir kadın olarak tasvir edilen yargıdan evrensel beklenti, anlaşmazlıklarını yargıya taşıyan taraflar karşısında tarafsız davranmasıdır.
Ama bu tarafsızlığın dayanağı yasalardır.
Ve yasaları da siyasetçiler yapar.
Mesela devletçi bir rejimdeyseniz, yasalar birey karşısında devleti korur. Yargının tarafsızlığı da, bu ölçüde gerçek olur.

Eğitim siyaset dışı mı?
Türkiye'deki kamulaştırma kararlarının Türk yargısı tarafından onaylanmasını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyanlar lehinde verilen kararlar, bu durumun somut yansıması değil midir?
Siyasallaşma fobisi çerçevesinde ele alınan bir diğer mesele de "Eğitim" bu günlerde...
Gündeme gelen reform dolayısıyla iktidarı "Eğitime siyaset karıştırıyor" diye suçlayanlar fazlasıyla var.
Bu fobiyi seslendirenler acaba "Tevhid-i Tedrisat"ın veya "Sekiz yıl kesintisiz eğitim"in siyaset dışı kararlara mı dayandıklarını düşünmekteler?
Okullarda verilen "Müfredat"a dayalı öğretinin siyasetin ta kendisi olan "Resmi ideoloji"nin belirlediği ezberler alaşımı olduğu inkâr edilebilir mi?

Siyaset yargısallaşıyor
Siyasallaşma fobisini aşabilirsek, belki her alanı yargısallaştırma eğilimine de dikkatimiz verebiliriz.
Örneğin şu anda geçmişimizle hesaplaşmaya başlamışken, "Siyasetin yargısallaşması" eğilimi hiç mi bizi ilgilendirmiyor?
Sanki bu ülkede yargı da, neyin suç ve kimin suçlu olduğunu belirleyen yazılı hukuk metinleri de yokmuş gibi, hemen herkes kendini ya savcı ya da yargıç yerine koymuyor mu?
Siyaset bu çerçevede yargıdan öteye sanki bir infaz kurumu görüntüsüne girmek üzere.
Siyasetin tartışan tarafları rakiplerinin söylemlerine karşı savlar üretecek yerde "Sen suçlusun" demeyi yeğ tutmaktalar.

İhkak-ı hak hukuku mu?
Veya bir ara dönemin mağdurları da mümkün olsa sanıkları kendileri cezalandıracaklar görüntüsü vermiyorlar mı?
İşte bu siyasetin yargısallaşmasıdır ve yargının siyasallaşmasından daha tehlikelidir.
Bu tablonun nerelere gidebileceğini Memduh Bayraktaroğlu rotahaber.com'daki köşesinde bir cümleyle pek güzel anlatmıştı:
"Darbe ya da bir başka suç eylemi yargı değil de mağdur/müşteki tarafından cezalandırılırsa bunun adı ihkak-ı haktır ki böyle bir
ceza verme ve infaz etme yöntemi

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA