Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Her sorunun cevabı olmayabilir...

Ülkede olup bitenleri özgürce sorgulamak demokratik toplumların en eşsiz ayrıcalığıdır.
Ancak insanlık tarihinden alınan derslerden öğrenmiş olmamız gerekiyor ki her sorunun mutlaka bir cevabı olması gerekmiyor.
O sorulara cevap vermesi gerekenlerin de bazen cevapları bulunmayabilir.
Bunu yaşadığımız olaylarda, mesela Afyon'daki trajedide görmüyor muyuz?
Bu gibi durumlarda "Yöneten" konumunda olanlar için sorunun cevabını bilmediğini söylemek veya susmak en doğru cevaptır.
Sezar döneminin düşünürü Romalı Publilus Cyrus "Maxims"inde "Söylediklerimden çoğunlukla pişman oldum ama suskunluğumdan hiç pişmanlık duymadım" der.
Bu Romalı düşünürün buna benzer başka hikmet dolu gözlemleri de var.
Örneğin "Akıllı adamların soruları zaten cevabın yarısını içerir" diyor.

Tarihten ders almak
Galiba bütün mesele mağaradan çıkmış ilk insan gibi, tarihten ve yaşanılanlardan hiç ders almamışçasına davranmaktan kaçınmaktır.
Allah'ın ipine sarılır gibi sarıldığımız demokrasinin güvencesi "Bilinçli vatandaşlar"dır.
Diktatörlükle yönetilen ülkelerde tek adamın yani diktatörün bilinçli ve sorumlu olması yeterlidir. Demokrasilerde ise tüm vatandaşların bilinçli ve sorumlu olmaları gerekir.
Hatta çoğu zaman vatandaşların yönetenlerden daha bilinçli ve sorumlu olmaları da gerekebilir.
Toplumsal ve siyasal yaraları kaşımak yerine bunların onarılma yollarını aramak ve bulmak konusunda, vatandaşların yönetenlerden daha sağduyulu davrandıkları, insanlık tarihinde defalarca görülmüştür.

Egolarımız ve bizler
Her askeri rejim ertesindeki ilk seçimde halkın sivilliğe ve demokrasiye olan bağlılığını sergilemesi buna örnek değil midir?
Veya bir seçim öncesinde iktidara getirilen partilerin, ertesi seçimde barajın altına düşürülmeleri de halkın bilincini kanıtlamaz mı?
Bu gerçekleri özellikle sorgulamanın mesleğimizin gereği olan bizlerin hiç unutmamız gerekiyor.
Bir kamu görevlisinin hatalı söyleminden giderek ülkedeki her şeyi yanlış varsaymak, belki kendi egolarımızı tatmin edebilir.
Ama bilelim ki hepimiz aynı gemideyiz.
Ülkelerini terk edip göçmen veya mülteci gibi yaşamak durumunda kalan komşu ülkelerin insanlarını hiç unutmayalım. Beyaz Rusları, Humeyni karşıtı İranlıları, şimdiki Esad muhalifi Suriyelileri...
Veya 1980'e dayanan günlerde yüz bine yakın Türk vatandaşının Amerikan Yeşil Kart'ını almak için çaba gösterdiklerini hep hatırlayalım.

Bitişik evlerdeyiz
Tabii ki iktidardakilerin bazı söylemleri de bazı politikaları da hatalıdır.
Amaç bu hataların düzeltilmesi için eleştirmek ve kendimizce doğru yolu önermek olmalıdır.
Bir başka bilge adamın sözünü de unutmayalım.
Endülüslü İbn-i Gabriol "Evine bitişik yaşayan komşunu yangın çıkartarak cezalandıramazsın" demiş.
Türkiye denilen büyük mahallede hepimiz birbirine yapışık evlerde yaşıyoruz.
Bunu hiç unutmayalım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA