Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Bazıları ekonomiyi değil sadece para kazanmayı bilir

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısındaki konuşmasını dinlerken, Turgut Özal'ı hatırladım... Özal Başbakanlığının son yılında, 1989'un Ağustos ayında "32 Sayılı Karar"la Türk Lirası'nı konvertibiliteye taşımıştı. Böylece artık Türk lirasının yabancı para birimleri karşısındaki değeri, arz- talep mekanizmasına dayalı biçimde belirlenecekti. Dövize sahip olmak artık suç fiili oluşturmuyordu. İsteyen bankaya gidip Türk lirası vererek döviz satın alabilecekti.

Endişeli milyarder

Bu kararın açıklandığı günün akşamında Türk özel sektörünün ve TÜSİAD'ın kurucu babalarının en önde gelenlerinden biri beni telefonla aradı... Özetle şöyle dedi:
- Sürekli destek verdiğin Özal hayatının en büyük hatasını yaptı... Bu toplumda dövizi serbest bırakmanın bedelini ekonomik iflasla ödeyeceğiz. Yarın halk bankalara saldırıp, ellerindeki dövizi dolara, İsviçre Frangı'na çevirmek isteyecek. Böylece bir kriz patlak verecek...

O ekonomiden anlamaz

Bu telefonun ertesinde Turgut Özal'ı aradım ve bu özel sektör büyüğünün söylediklerini aktardım ona... Bir kahkaha attı.
- Onun sahip olduğu holdinge, fabrikalara, ticarethanelere bakma... O ekonomiden anlamaz. Sadece para kazanmayı bilir, dedi.
Dün Tayyip Erdoğan'ın TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısındaki konuşmasını dinlerken, işte bunları da hatırladım. Özal'ın ölümünden sonra girilen dönemde olup bitenleri, 28 Şubat post-modern darbe sürecinde Türk Lirası'nın sabit kura bağlanmasını ve sonra gelen iflasları hatırladım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunları hatırlattı bazı üyelerinin "10 yıl sonrasını görebiliyoruz" diye 28 Şubat siyasetinden duydukları mutluluklarını o dönemde seslendiren TÜSİAD'çılara...
Erdoğan'ın konuşmasını dinlerken şairin dediği gibi bazen kelimelerin kifayetsiz kaldığını sizler de düşünmediniz mi?

28 Şubat gerçekleri
"- 28 Şubat ve sonrasında başlayan bir süreç hiç kimseye hiçbir şey kazandırmadı. Bu darbe küçük biz azınlığın maddi kazançlar elde etmesini sağlamış olabilir. Ama ülkenin geneline bakınca herkes o süreçte ciddi kayıplar yaşadı. 2002'den geriye doğru bakıldığında bunun kısır döngü olarak Türkiye'nin önündeki en büyük sorun olduğunu gördük."
"- Gezi olayları ve 17-25 Aralık darbe girişimleri karşısında dik durduğumuz için bazıları çıkıyor rahatsızlıklarını ifade ediyor. Ağaç, park dediler günlerce sokakları ateşe verdiler. Biri hâlâ anlamadınız mı o ağaç meselesi değil diyor. Türkiye'deki Gezi olaylarının benzeri Mısır'da, Ukrayna'da yaşandı. Demokrasiyi katlettiler. Gezi olayları karşısında biz dik durmasaydık, çok farklı bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık."

Sessiz kalınsaydı...
"- Bizi kıyasıya eleştirenlerin ananas meselesinde ağızlarından bir söz çıkmadı. Her türlü hakareti yapanların, tespih meselesinde, rafineri meselesinde ağızlarını bıçak açmadı. Yargıda tehditler, şantajlar, en iğrenç hukuksuzluklar ortaya çıkarken kimse çıkıp da bunları eleştirmedi. Görevdeyim emniyette dönemin başbakanı diye tutanaklar tutuluyor bunlar yargıya sevk ediliyor. Bunların ses kayıtları var. Bunlara karşı sessiz kalınsaydı bu ülke ne hale gelirdi?"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA