Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Bursa'nın yarını

Bir sonraki adım, insanın merak repertuarında daima başyapıtı oluşturmuştur.
Faust'a ruhunu şeytana sattıran "yarın ne olacak?" sorusuna verilecek cevap için yarınını feda eden insanlar, toplumlar ve hatta şirketler...
Gelecek bilimci Prof. Dr. Süheyl İnayatullah'ı dinliyorum; "gelecek öngörüsü yaratmaya mecburuz. Hem firmalar hem de bireyler olarak.."
Dr. İnayatullah'ın bu öngörü mecburiyetini vurgulamak için seçtiği örnekler, "dünü, olduğu gibi yarına taşıyan anlayışların" çok dışında... "Türkiye bence gelecekte önemli rol oynamayı başarabilmek için başkalarının düşünmediği şeyleri düşünmeyi başarmalıdır."
Prof. İnayatullah "yarın" kavramını anlatıyor; "benim coğrafyamda, devlet başkanları, en az 15 gelecek bilimci ile çalışıyor" diyor. Bizdeki durumu sorduğunda cevabım; "en azından sanayici, gelecek bilimcileri dinlemeye başladı" olabiliyor.
Yarın, bilinmezdir. Ama kestirilebilir. Yarını kestirmenin en güvenilir yöntemi ise onu inşa etmektir. Prof.
İnayatullah'a "yönteme dair" soruyorum; "firmalar ve bireyler, gelecek öngörüsü yaratmaya nereden başlamalı?"
Gelecek bilimcinin cevabı; "işe, yarını düşünmekten başlamalı" oluyor.
Yarını düşünme noktası, sanıldığı kadar da kolay bir şey değil. Öncelikle dünü yarına uzatırken kullandığımız paradigma, genelde bize "kullanılmış bir gelecek" sunuyor.
Oysa yarın, başka bir düzlemde oluşuyor. Attila İlhan'ın "ben sana mecburum" derken mırıldandığı gibi; "sana kullanılmamış bir gök getirsem..."
Birçoğunun daha önceden tükettiği düşünceleri ve imajları kullanıyor olmak, acaba bir "yarın" mıdır?
Mesela geçen yıl gidip gezdiğim Dubai'deki dünyanın en büyük binası, bir yarın fotoğrafı mıdır? Prof.
İnayatullah, farklı düşünüyor; "onlar dünyanın en yüksek binalarını yapıyorlar.
Ama mimarisine bakacak olursanız aslında çok yüksek bir binalar yerine, daha çevreci ve ihtiyaca yönelik binalar yapmak gerekiyor."
Bir kez yarını düşünmeye başladığınızda, bir sonraki adımda sizi bekleyen dünyayı zihninizde oluştururken yığınca "kullanılmış gelecek" tuzağı sizi bekliyor olacak. Fakat bütün bunlara rağmen yarını düşünmeyen ulusların, kurumların ve kentlerin yarını olacağına inanmıyorum.
Yarın, kuşkusuz hiç kimseye vaat edilmemiştir.
Ancak hak edene ikbal verdiği de bir gerçek. Bana göre en kötüsü, "yarınsızlık" dediğim "güne kilitlenme" hastalığıdır.
Bu tehdit; Bursa için de geçerlidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA