Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÇAKAR

Thatcher'den Yazıcı'ya...

Yıllar önceyi hatırlıyorum. İngiliz takımlarının Avrupa'nın diğer şehirlerinde oynadıklara maçlara binlerce İngiliz taraftar giderdi. İçlerinde İngiliz polisinin bile kontrol edemediği holiganlar olurdu.
Gittikleri şehirlerde maç öncesi cafe, restoran, mağazalarda olay çıkarır, kan döker, sokak ortasında iç çamaşırlarını çıkarıp koşarlardı. Aynı tablo İngilizler kazansın, kazanmasın maç sonunda daha da artardı. Felaket yıllar içerisinde bağıra bağıra geldi.

İNGİLTERE ÖRNEK OLMALI
Ve 1985 yılındaki Juventus-Liverpool Şampiyon Kulüpler Kupası finalinde düzinelerce İtalyan hayatını kaybetti. Heysel faciasının ayak seslerini ne UEFA, ne İnterpol, ne de İngiliz hükümeti fark etti. Ama Heysel'de hayatını kaybeden düzinelerce İtalyan ve onların acılı aileleri hala dünya futbolunun kara lekesidir. Peki UEFA sonra ne yaptı?
İngiliz takımlarına beş, Liverpool'a sekiz yıl Avrupa Kupaları'na katılmama cezası verdi. İşte bundan sonrasına çok dikkat edin. Devrin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher alışık olmadığımız bir açıklama yaparak, "Bizim hayvanlara bu ceza az bile! Gerekirse arttırabiliriz" diyerek İngiltere'deki holiganizme ciddi bir savaş açtı.

BURSA'DAN CENAZE ÇIKARDI
Daha sonraki yıllarda İngiltere'deki futbol terörü, alınan radikal önlemlerle giderek azaldı ve Premier Lig bugün dünyanın marka değeri en yüksek ligi haline geldi. O yıllarda İngiltere'de de Bursaspor-Beşiktaş maçı sonrası bazı çok bilmişlerin yaptığı gibi yorumcular vardı. Margaret Thatcher'a "Sen ne yapıyorsun kardeşim? İngiliz takımlarına ve seyircilerine maçları yasaklamakla bu terörü bitiremezsin" dediler. Ama bitti! Thatcher haklı çıktı.
Gelelim ülkemize... Cumartesi gecesi Bursa'da Heysel'den beter bir facianın eşiğinden güçlükle dönülebildi. Eğer o sıralarda Bursa'ya Beşiktaş seyircisi ulaşmış olsaydı, iddia ediyorum Bursa'dan çok fazla cenaze çıkardı. Polise bıçak çeken, molotof atan insan, Beşiktaş taraftarına neler yapmazdı ki?
Şimdi Bursa camiası "Bizim suçumuz ne? Bize ceza vermeyin. Bu işler cezayla düzelmez" diyor. Bunu Türkiye'de en son söylemesi gereken kulüp Bursaspor olmalı. Neden mi? O Bursaspor ki; Diyarbakır'da haklı olarak tatil edilen maçtan üç puan ve yine Gaziantep'te bu sefer hakemlerin işgüzarlığı nedeniyle tatil edilmiş maçtan yine üç puan kazanmış bir kulüp. İbrahim Yazıcı'ya yakışan Margaret Thatcher gibi konuşmak olmalıydı. Yazıcı, "Bizim seyirci barbarca davrandı. İstanbul'daki maçın intikamını almak için polise saldırdı. Ve biz pek tabii ki; her türlü ağır cezayı hak ediyoruz" demeliydi ama diyemedi.

DEPLASMAN YASAĞI
Ve Bursa'nın Sayın Valisi Şahabettin Harput... İyi niyetinden ve devlet adamlığından asla şüphemiz yok. Ama madem Beşiktaş seyircisinin gelmesine bizzat kendisi izin verdi; yapması gereken çok basit ama hayati işler vardı. Bursa polisinin istihbarat kaynakları bu olayların çıkacağını bir hafta içinde haber alamadı mı? Eğer alamadılarsa bu çok ciddi bir emniyet kusurudur. Ya da Bursa polisi zaten bu tür sportif olaylarda elebaşı gibi görünen şahısları kontrol altına alamadı mı?
Bu olaylar kendiliğinden gelişmediğine göre bu organizasyon niye önceden engellenemedi? Buradan devlete açık açık hitap ediyorum:
En ufak bir olay riski olan şehre yabancı taraftarın gitmesini engelleyiniz. Bu asla geri kalmışlık ya da yetersizlik değildir. Koskoca İngiltere de mi yetersizdi? 7 yıl boyunca Napoli-Roma maçlarına rakip taraftar gitmesine izin vermeyen İtalyan devleti mi kifayetsiz?
Bin 300 taraftarı mutlu edeceğim diye koskoca bir şehri savaş alanına çevirmenin riskini almak akıl karı değildir!



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA