Türkiye'nin en iyi haber sitesi
PROF. DR. BENGİ SEMERCİ

Psikiyatrik bozukluk tanısı koymak kolay mı?

Aslında bir psikiyatrist olarak bu soruya hemen yanıt verebilirim: Hayır, kesinlikle kolay değildir. Kolay olmadığı için hâlâ okuyorum, hâlâ bazı başvuranların tanıları hakkında bir meslektaşımla tartışma ihtiyacı duyuyorum. Kolay olmadığı için, ilk kez gördüğüm kişiler hakkında, onlar ya da aileleri ısrar etseler bile hemen tanı konulmasına karşı çıkıyorum. Bana zor gelmesine karşın, psikiyatrist olmayan, bu konuda herhangi bir eğitimi ya da deneyimi olmayan herkese tanı koymanın ne kadar kolay geldiğini gördükçe şaşırıyorum. Şaşırmanın ötesinde, insanların hastalık tanılarıyla damgalanmasının, aşağılanmasının, tanıların hakaret hatta küfür gibi kullanımının etik dışı, damgalayıcı bir davranış olduğuna inandığım için rahatsız oluyorum. Gençler birbirlerine "Şizo, psikopat," diye sesleniyor. Erişkinler karşılarındakinin davranışlarını sadece tanımlamak ve nedenini anlamak yerine "Panik atak geçiriyor, depresyonda," gibi tanıları kullanıyor. "Öfkeli," demek yerine "Psikopat," beklediğinizin dışında davranıyorsa okunan küçük bir yazıya dayanarak "Bipolar," demek kolay geliyor. Anlattığınızı anlamayan ya da farklı anlayan olduğunda, niçin anlatamadığınızı ve nasıl anlatabileceğinizi düşünmek yerine, onları zeka azlığıyla suçlamak sorumluluktan kurtarıyor. Böylece hastalık isimleri, sendromlar gerekli gereksiz herkesin dilinde dolaşıyor. Toplum içinde yaşamak zordur. Toplumun kuralları bazen sizi korur, bazen tehdidiniz olur. Toplum farklıyı sevmez, farklıdan korkar. Ne yapacağını bilemediğinden, kendi başına da geleceğinden ürker. Anlamadığından, bilgisizliğinden, yetersizliğinden çekinir. Onları gidermek yerine kolayı seçer ve damgalar. Damgalamak kolaydır, damgalanmak da. Ama her ikisine de katlanmak zordur. Damgalamanın bilgisizliğine, eğitimsizliğine, yetersizliğine katlanmakta, damgalanmanın ve dışlanmanın yalnızlığına da... Sizden farklı olanı anlamlandırmaya çalışmanın, sizin gibi düşünmeyeni ötekileştirmeye çalışmanın yolu psikiyatrik tanıları gelişi güzel kullanmaktan geçmez. Stigma olarak da isimlendirilen damgalanma, kişinin psikiyatrik rahatsızlığı olduğunu kabul edip yardım almasına, işbirliği içine girmesine mani olan, kişisel ve sosyo-kültürel özelliklerden etkilenen özel bir durum. Psikiyatrik tedavi almak, rahatsızlığını kabul etmek zayıflık ve yetersizlik olarak algılandığında, birey durumunu çogu kez bilinçdışı yollarla inkar eder. Kendini ve çevresini, kimi zaman kendince akla uygun hale getirdiği gerekçeler kullanarak kandırır. Bu sıkıntılı durumla yüzleşmek bir ölçüde acı verdiğinden sürekli bir 'kaçınma' davranışı içinde bulunur. Geçen zaman, altta yatan hastalığın ilerlemesine, bireyin ve çevresinin çok daha fazla, ileri safhalarda da geri dönüşü çok zor olan noktalara varıncaya dek ağır zararlar görmesine neden olur.

TÜM TOPLUMLARDA VAR
Damgalanma, az ya da çok, bireyden bireye ve toplumdan topluma değişmekle birlikte hemen bütün psikiyatrik rahatsızlıklar için geçerlidir. Hastalık tanılarının bu şekilde kullanılması, zaten toplumun damgalamasından çekinerek tedavi almaya gitmeyen insanların çaresizliğini artırır. Ayrıca tanı konmuş kişilerin kendilerini kötü hissetmelerine neden olur. Damgalamak zayıflıktır, inkardır, "Ya benim de başıma gelirse?" endişesiyle baş edememektir. Sizin gibi olmayanı, düşünmeyeni hasta ve yetersiz olmakla damgalama, nedenleri anlamaya çalışmaktan kolay geliyorsa, sizin sorununuz var demektir. Çünkü iletişim ve ilişkilerde yanlış yapıyor, tanıyabileceğiniz, anlayabileceğiniz, baş edebileceğiniz şeylerden kendinizi mahrum bırakıyorsunuzdur. Gelişim ve ilerlemenin temelinde başkalarını anlayabilmek, değişimleri değerlendirebilmek ve değişimlere ayak uydurabilmek var. Başkalarını damgalarken, gerçekleri kaçırmaya ve kaybolmaya giden yolda olabilirsiniz. İnsanlar zarar görmesin diye, Sokrates'in sözünü tekrarlamakta yarar var: "İyi görüşler anlama yetkisi olanların, kötü görüşlerse böyle bir yetiye sahip olmayanların görüşleridir... Yani sevgili dostum, herkesin bizim hakkımızda neler söylediğini o kadar umursamamalı."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA