2. Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali, 26 Eylül'de başlıyor. Her gün haber olarak okuduğumuz kadına karşı şiddet, bir film festivaliyle tartışılacak. Şiddete o denli odaklandık ki kadına karşı diğer ayrımcılıkları görmeye, tartışmaya vakit ayıramaz olduk. Geçen yıl ilki gerçekleşen festivalin amacı, her yönüyle kadına karşı şiddeti ve ayrımcılığı akademik platformda tartışırken, sinemanın kadına nasıl baktığını ve sorunlarını nasıl değerlendirdiğini gözler önüne sermek. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı ve Festival Başkanı Prof. Dr. Adem Sözüer, festivalin basın tanıtımında, sanata, felsefeye uzak olmayan, insanı sadece kanun maddelerinin arasından değil, tüm yönleriyle görebilen hukukçular yetiştirmeyi amaçladıklarını söyledi. Sadece hukukçuları değil, bütün insanlarının sanat ve bilimle tanıştığı, dünyaya farklı pencerelerden bakabildiği bir toplum, şiddetin ve ayrımcılığın değil, güzelliklerin, aşkın, insan olmanın festivalini yapabilecektir. Festivalin bilimsel programı, 26 Eylül'de İstanbul Üniversitesi'nin rektörlük binasında kadın sivil toplum örgütlerinin katılacağı panellerle başlayacak. Yapılanlar, yapılamayanlar ve yapılması gerekenler devlet kurumlarının temsilcilerinin katılımlarıyla tartışılacak. 27 Eylül'de 'Toplumsal cinsiyet eşitliği bir yalan mı?' başlıklı panelde, sinema yazarı Atilla Dorsay da Türk sinemasının toplumsal cinsiyet eşitliğine bakışını aktaracak. Aynı gün 'Reklam ve kadın!' başlıklı panelde ise hukuçuların yanı sıra Levent Erden, reklam dünyasının görüşünü tartışacak. 28 Eylül'de akademik programa film gösterimleri ekleniyor. Açılış, İstanbul Üniversitesi'nde saat 16.30'da gerçekleşecek. Açılış filminin yanı sıra benim de olduğum bir panelimiz var. 'Suçu: Kadın olmak... Cezası: Müebbet' isimli panelde Türkan Şoray, Zeki Demirkubuz ve Selim İleri ile birlikte olacağız. Akademik program, çeşitli ülkelerden gelen akademisyenlerin yapacakları sunumlarla 1 Ekim'e kadar sürecek. Kadına karşı şiddet ve ayrımcılığa ilişkin suçlar, yasalar, yasaların uygulanması ya da uygulanmaması birçok panelde tartışılacak.
ŞİLİ'DEN FİLİPİNLER'E FİLMLER
28 Eylül'de Cinebon ve Cities sinemalarında film gösterimleri başlıyor. Konusu kadına karşı şiddet ve ayrımcılık olan, ilk kez Türkiye'de gösterilecek filmlerin yanı sıra, suç ve cezaya ilişkin filmler de var. Ayrıca festivalin Uluslararası Altın Terazi Kısa Film ve Uzun Film yarışmaları olacak. Belgeseller, tartışmalar, filmler hukuğu sanata, izleyenleri adalet duygusuna yaklaştıracak. Şiddeti şiddetle değil, sanatla, yasalarla, konuşmalarla yok edebilmek için bu tür etkinlikler çok önemli. Film gösterimlerinden sonra kendinizi filmin yönetmeni, oyuncularıyla bir söyleşide bulma ya da film üstüne tartışan bir hukukçuyla psikiyatristi dinleme olanağınız olabilecek. Şili'den Filipinler'e uzanan geniş bir alana dağılmış ülkelerden gönderilen filmler ve katılacak olan akademisyenler, yönetmenler, oyuncular ortak sorunlara ortak çözümler aramanın keyfini yaşarken, orada olmanın yolu festivale aktif olarak katılım olacak. Tüm konuşmaları ve filmeleri dinlemek, izlemek, düşünceleri söylemek bu denli önemli bir konuda bir şeyler yapabilmenin ilk adımı olabilir. Böylece her gün haber olarak okuyup, neredeyse kanıksamaya başladığınız ama içinizi acıtan bu önemli sorunun farklı boyutları hakkında fikir sahibi olarak "Dur!" demeye nereden başlayacağınızı fark edebilirsiniz. Daha fazla ve daha adil bir adalet duygusu istiyorsanız, kadına karşı şiddet ve ayrımcılık konusunda şikayet etmenin ötesinde söyleyecek sözünüz, yapabileceklerinizi öğrenecek gücünüz varsa festival filmlerini izleyin, oturumlara katılın ve tartışın. 26 Eylül-4 Ekim arasında gerçekleşecek programın tüm ayrıntılarını www.icapff.com adresinde bulabilirsiniz.
