Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Bu ülkeyi sevmek... Ama nasıl?

Aslında tüm bu kargaşa içinde bile hepimiz bir şeyde buluşuyoruz: Bu ülkeyi sevmek... Ama insanın üzerinde yaşadığı toprağı, nefes aldığı vatanını sevmesi kadar doğal ne olabilir? O dönemin ünlü deyimiyle en 'enternasyonalist' olan Nâzım, aynı zamanda Türkçe'ye en güzel vatan şiirlerini kazandırmış kişi değil midir? 'Komünist' Yılmaz Güney de Paris'te gerçek bir yurt özlemi içinde ölmedi mi?
Vatanı seviyoruz da, hepimiz bu sevgiyi farklı biçimde anlıyoruz. Ülkesini sevmek, onu geçmişiyle birlikte kucaklamak, doğasından tarihine, insanından kültürüne her ögesiyle tanıyıp değerlendirmek demektir. O geçmişin bir parçasını silip atamazsınız, tarihin akışını değiştiremezsiniz, insanının kimi yanlarını övüp kimi yanlarına küfür edemezsiniz. Daha geniş bir bakış açısı şarttır.
İşte milliyetçiler, yani düzelteyim, aşırı milliyetçiler bunu yapamıyor. Vatan deyince akıllarına sadece Türk olmak geliyor. Oysa bu ülke, öylesine özel bir ülke ki... Tarih boyunca neler görüp geçirmiş Anadolu: Bir medeniyetler beşiği, bir uygarlıklar geçişi olmuş. Ve gelip geçen her halk, kendi izlerini, kendi eserlerini bırakmış.
Gerçek Türk milliyetçiliği, elbette bunları tümüyle kucaklamak, hepsine sahip çıkmak demek. Sinan camileri kadar Ayasofya'yı da, Selçuk kervansarayları kadar Ermeni kiliselerini de, Nemrut'taki hükümdar başları kadar Urartu kalelerini de, Hitit aslanları kadar Roma mozaiklerini de, Lidya kaya-mezarları kadar Safranbolu evlerini de koruyup sevmek demek.
Elbette cuma günü Ani harabelerinde MHP öncülüğünde kılınan namazı kastediyorum. Aslında fikir güzel. Van'ın Akdamar Kilisesi'nde yapılan ayinden sonra, bu kez yine bir Ermeni merkezi olan Ani harabelerinde, bizzat Anadolu fatihi Alparslan'ın camiye çevirdiği o güzelim yapının içinde, 2000 kişiyle birlikte namaz kılmak. Niye olmasın? Orası bizim için de tarihimizle ilişkili kutsal bir yerdir, İslam'a göre namaz her yerde kılınabilir ve üstelik bu şekilde, Türk ve de dünya kamuoyunun dikkati, Ani'nin perişan haline çevrilebilir.
Ama ya Sayın Bahçeli'nin çelişkili sözleri? Bir yerde "Muhterem ecdadımız, hiçkimsenin kökenini, mezhebini sormadı, dinini merak etmedi, böyle bir ayrıma gerek görmedi. Aynı göğün altında, aynı vatan üzerinde Türk milletinin eşit ve onurlu bir üyesi olarak kabul etti" diyor. (dünkü SABAH). Ama öte yandan, Sümela ve Akdamar'daki ayinleri diline dolayarak "gerekirse fetih için yeniden yollara düşeriz" buyuruyor.
Nedir bu fetih? Neyi nasıl, niçin yeniden fethedeceksiniz? Bu ülkedeki azınlıkların anadillerini özgürce konuşup inançlarını serbestçe yaşamalarına itirazınız mı var? Yoksa kalan sayılı Rum, Ermeni veya Musevileri de önünüze katıp İzmir'de denize dökmek mi istiyorsunuz? İnsan hakları denen şey bir bütündür. Bırakınız çağdaşlığı, Osmanlı bile bunu daha iyi anlıyor ve dönemine göre daha iyi uyguluyordu.

Not: Dünkü Cumartesi eki sinema sayfasındaki "İyi Yürek" eleştirimin yarısına yakını kesildiği için, *** vermeme neden olan olumlu görüşlerim de çıkmamış. Okurlarımdan özür diliyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA