Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Nobelli şair, İzmir'e ne zaman geldi?

Takip etmişsinizdir. Geçtiğimiz ekim ayında, İsveç'in en ünlü şairi Tomas Tranströmer, 2011 Nobel Edebiyat Ödülü'ne değer görüldü. Böylece 30 yılı aşkın bir süredir ilk kez, Nobel Ebediyat Ödülü İskandinav ülkelerinden birine gitti. Tomas Tranströmer, akademi çevrelerinde uzun yıllardır Nobel için adı konuşulan kalburüstü edebiyatçılardan biriydi. Tranströmer'in şiirleri, bugüne dek 50'yi aşkın dile çevrilmişti. Şair, dünya çapında birçok genç şaire de şiirleriyle esin kaynağı olmuştu. Tomas Tranströmer'in şiir serüveni, 1954 yılından günümüze dek süren derinlikli bir yolculuğun simgesi. Tam 57 yıllık bir şiir denizi. Tomas Tranströmer, Türkiye'de de şiir çevrelerince, edebiyatseverler tarafından bilinen bir isimdi. Gelelim bizim başlıktaki sorumuza.
Türkiye'de "İzmir saat üç" ( Izmir klockan tre) şiiriyle ünlü olan Nobel Ödüllü şair, acaba İzmir'e geldi mi? Ne zaman geldi? Yoksa bir dostumuzun dediği gibi; "şair acaba, 'İzmir saat üç' adlı şiirini, Victor Hugo'nun 'İzmir bir prensestir' diye başlayan şiirinde, onlarca yıl önce yaptığı gibi, İzmir'e hiç gelmeden, kentin 'ününden' esinlenerek mi yazdı?"

TÜRKİYE'Yİ GÖRME İSTEĞİ

Tranströmer'in İzmir şiiri, aslında tam bir 'ruh hali' şiiri; yani İzmir'den 'kentsel anlamda ciddi iz taşıdığı' söylenemez. Sadece şiirin adı ve sonunda yer alan "uzandı şehir denizin kapısının ayaklarına" dizesi, insanda gerçek bir İzmir algısı uyandırıyor. Şair genç yaşında kaleme aldığı bu şiirde, 'kentin içinden, izlenimci bir çizgiyle, kendince etkilendiği bir kareyi' aktarıyor. Yine soruya dönelim ve yanıt verelim. Şiirini 'yoğun, şeffaf' imgelerle ören, şiirlerinde insanın bütün hallerini, hüznünü yansıtan Nobel ödüllü şair, ilk kitabını yayınladıktan sonra İzmir'e gelmiş. Şair, şiire başladığı ilk yıllarda, İsveç'te yaşayan ünlü fotoğraf sanatçısı Lütfi Özkök'ün de çok yakın arkadaşı. İzmir'e gelişinin hikayesi ise tam olarak şöyle: Yıl 1954, Tranströmer, 23 yaşındayken ilk şiir kitabını yayınlıyor. Kitabın adı 17 şiir. Kitap, İsveç'te ve şiir çevrelerinde, büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Dünyayı gezme tutkusuna sahip genç şairin, en çok ilgisini çeken ülkelerden biri de, Türk dostlarının yoğunluğu nedeniyle Türkiye. Bu nedenle ilk kitabı yayınlandıktan bir süre sonra, şair Türkiye'ye gitmek istiyor. Yolculuğuyla ilgili, İsveç'te yaşayan Türk şair ve fotoğrafçı Lütfi Özkök'e danışıyor. Çünkü ülkemizde Türk şairlerle de tanışmak istiyor.

2 YA DA 3 GECE KALIYOR

Lütfi Özkök, Tranströmer'i İstanbul'dan yakın arkadaşları olan Melih Cevdet Anday ile Oktay Rifat'a yönlendiriyor. İsveçli genç şair, denileni yapıyor. İstanbul'da, sonradan çoğu ünlü olacak, şiirimizde iz bırakacak, dönemin Türk şairleriyle tanışıyor. Yıl 1955 olmalı. Tranströmer, bir süre kaldıktan sonra, İstanbul'dan Bursa'ya geçiyor. Bursa'nın ardından da, İstanbul'da Türk şairlerden dinlediği İzmir'i çok merak ederek, kente geliyor. Şair İzmir'de de, iki ya da üç gece kalıyor. (İzmir'de İzmirli bir şair ya da şairlerle görüşüyor mu? Bu noktada bilgi yok.) Türkiye ve Türk dostlarına duyduğu sevgi ve yakınlık, şair için ilham kaynağı oluyor ve 'İzmir'de Saat 3' adlı ünlü şiirini yaratmasına yol açıyor. Böylece İzmir'den 56 yıl önce, şimdilerin Nobelli bir şairi geçiyor; bir şiir gibi sessiz ve sakince. Şairin İzmir şiirindeki, "uzandı şehir denizin kapısının ayaklarına" dizesi, bende o yıllarda Kordonboyu'nda İzmir Palas'ta kalmış olabileceği duygusunu uyandırdı. Kim bilir?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA