TÜRK futbolunun üzerindeki şike gölgesi uzun süre kalkmayacak gibi gözüküyor. Futbolun yeşil çimen üzerindeki çekim gücünü hesaba katarak hastalık sürecini hızlı bir tedaviyle en kısa sürede atlatacağımıza inanıyordum! Ancak gördüm ki bu hiç de kolay olmayacak. Futbol, yasalara bakmadan kendi değerleri içinde bu kirliliğe sebep olanları, bu güvensizlik ortamını oluşturanları kuşkusuz yargılayacaktır. Ancak daha önemlisi spor severin "adalet ve güven" kavramının zarar görmemesidir. Bunun için TFF'ye çok büyük görev düşmekte...
Eskişehir- Beşiktaş maçının devre arasındaki atışmaları görünce fikirlerim daha da netleşti. Toplum, camia ve paydaşlar "Şike yapanın yanına kar kalıyor" saplantısına girerse o komadan çıkmak için yılların geçmesini beklemek gerekebilir.
Bu yüzden yürekler de kararlar da keskin olmalı. Hak eden cezasını almalı...

TAKIMIN SİSTEMİ DEĞİŞTİ
Beşiktaş Eskişehir maçına eski sistemi 4-2-3-1 sistemiyle çıktı. Carvalhal'ın geldiği ilk gün 4-3-3'e dönerek başladığı bir ortamda bu değişikliği yadırgadım. Ancak koskoca kulüp başkanlarının 14 Nisan'dan 14 Ağustos'a "Yasayı, talimatnameyi" hatalı yapmışız, değiştirelim dediği bir yerde çok da sorgulamıyorum.
Beşiktaş hazır değil. En az 1 aya ihtiyacı var. Sorunlar da yeni değil. Beşiktaş'ın ritmi yok. Düşüne düşüne oynuyorlar. Bunun başlıca nedeni bireysel bakıyorlar. Takım futbolu ve organizasyonunun çok uzağındalar. Anlamakta zorlandığım milli takımda da birlikte oynayan 4 Portekizli'nin üretkenlik konusunda niçin bu kadar kısır olduğu? Carvalhal'a ilk sorum bu olacak... Bu temposuzluk yetmezmiş gibi rakibe karşı da çok kibarlar. Guti'nin deplasmana getirilmemesini bu fotoğrafın içinde olumlu buluyorum.
Beşiktaş'ın ihtiyacı dinamik Ernst'i. Alman olmayınca orta saha güçsüz kaldı. Beşiktaş yediği iki gol de rakibin şansı ve siyah-beyazlı oyuncuların pozisyon alma hatası vardı.