Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Hepinize mutlu yıllar

2010 yılı için geriye dönüp baktığımızda, Türkiye'nin darboğazlardan başarıyla geçtiğini görüyoruz. Unutmadığımız neler oldu onlara bir göz atalım. Geçtiğimiz yıla KKTC seçimleri ve çözümsüzlük sorunuyla başladık. Avrupa Birliği ile en anlaşamadığımız sorun olan Kıbrıs konusu, adada çözüm isteyen Mehmet Ali Talat'ın siyasi hayatına ciddi bir darbe vurdu. Seçimleri, adanın en eski ve tecrübeli politikacılarından Derviş Eroğlu kazandı. Kıbrıs Rum Kesimi, bu gelişmeyi büyük bir sevinçle karşıladı ve Türk tarafının çözüm istemeyeceği varsayımına kendisini iyice inandırdı. Ne kadar yanıldığını da böylece anlamış oldu. Yeni KKTC yönetimi, zamanın ruhuna uyarak, Türkiye'nin çözüme yönelik politikasına güçlü bir destek oluşturdu. Bu gelişme, AB'yi büsbütün çaresiz bıraktı. Bu çaresizlik AB içinde ciddi bir gerilim yarattı yaratmasına, ancak henüz siyasi anlamda bir açılım görünmüyor.
Asıl gerginlik Türkiye'de yaşandı.
Anayasa referandumu, 2002 seçimlerinden bu yana her seçimde olduğu gibi, AK Parti hükümeti için bir güvenoyuna dönüştürüldü. Aylarca referandum ile uğraştık ancak bu defa kimsenin itiraz edemeyeceği bir sonuçla Anayasa değişiklikleri yüzde altmışa yakın destek bulunca, siyasi gerginlik bir hayli azaldı. Referandumun böyle büyük bir çoğunlukla desteklenmesi, AB içinde de Türkiye'nin istikrarsızlığa gittiğini zannedenleri fena halde yanılttı. Anayasal değişiklikler Türkiye dışında da çok olumlu yankı buldu, herkeste seçim sonrası yeni bir Anayasa beklentisi ortaya çıktı.

Finansal kriz ve Euro Bölgesi

Finans krizi büyük ölçüde atlatıldı ancak AB ülkeleri, Euro bölgesindeki yönetim zaaflarını iyi değerlendiren Yunanistan ya da aşırı borçlanan İrlanda gibi üyeler yüzünden bir krizden çıkıp başka bir krize girdi. Euro bölgesindeki siyasi yönlendirme eksikliği, başta Almanya olmak üzere bir çok AB ülkesinin daha bir süre başını ağrıtacağa benziyor. Kronik işsizlik ise tüm gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir sosyal sorun olmayı sürdürüyor. Birleşik Krallıkta iktidar değişti, otuz yılı aşkın bir süredir ilk kez koalisyon hükümeti kurmak gerekti, ancak Muhafazakâr Parti ile Liberal Parti, bu sorunu çok hızlı biçimde hallettiler. Birleşik Krallığın bütçe açığı sorununu aynı kolaylıkla halledecek gibi durmadıkları için, revaçta deyimiyle "kemer sıkıyorlar". İngiliz siyaseti, bir süre kendi sorunlarıyla baş başa kalacak gibi duruyor.
Fransa'da gene kan gövdeyi götürdü.
Fransız hükümeti de emekli olma yaşını altmıştan altmış ikiye çıkarmak istedi, bunu başardı da, fakat inanılmaz bir grev dalgası beraberinde geldi. Başkan Sarkozy, hiçbir dönemde olmadığı kadar kamuoyu desteğini yitirdi. 2012 seçimlerine daha çok var, ama şimdiden Fransa'da bir iktidar değişikliği havası esiyor.

Türkiye ekonomisi göz kamaştırıcı

Türkiye'de ekonomik büyüme, deyim yerindeyse "düşman çatlatır" cinsten bir performans sergiledi. OECD sıralamasında birinci sıraya bizi yerleştiren ekonomik büyüme performansı yüzleri büyük ölçüde güldürdü. Yabancı yatırımlar kıpırdandı, 2008 performanslarımıza hızla yaklaşmaya başladık.
Yunanistan ile ilişkilerimiz hiç olmadığı kadar iyileşme yönünde gelişti, Papandreu hükümeti ciddi bir yakınlaşma siyasetini benimsedi.
Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu'nun, Başbakan Tayyip Erdoğan'la oluşturduğu karşılıklı kişisel güven, önemli adımların atılmasını sağladı.
ABD ile ilişkiler, bir sıcak bir soğuk havasından çıkamadı. Gene soykırım tasarısı için gerginlik yaşandı, gene son anda askıya alındı. Ne var ki, ABD yönetiminin yoğun fikir değiştirme egzersizi yüzünden İran ile olan ilişkiler soruna dönüştü, BM Güvenlik Konseyi'nde Brezilya ile birlikte ABD'nin hilafına hayır oyu kullandık. Türkiye'nin NATO zirvesinde füze kalkanı için son derece yapıcı ve tutarlı bir tavır koyması ilişkileri bir anda yumuşattı. En büyük trajedi, İsrail ile yaşandı. Kurulduğundan bu yana ilk kez İsrail ordusu, bilerek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hayatına kastedecek bir operasyona imza attı. Zaten durgun olan ilişkiler tam anlamıyla bir gerginlik çıkmazına itildi: hem Türkiye hem de uluslar arası camia, İsrail'in ilişkileri düzeltmek için gerekli adımları atmasını bekliyor. AB, Türkiye konusunda ne yapacağını bütünüyle şaşırmış görüntüsü verdi. Yarattıkları teknik ve siyasi engeller yüzünden müzakereler iyice yavaşladı ancak Türkiye'nin vazgeçilmezliği her geçen gün daha belirginleştiği için ne masada ciddi ilerleme sağlanabildi ne de kimse masadan kalkabilecek gücü kendinde bulabildi. Bu açmazda ebediyen kalamayacağımız için, 2011 yılında AB ile beklenmedik açılımlar söz konusu olabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA