Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Yenilenen seçimler yenilenen demokratik meşruiyet...

Seçimler yarın, akşamına da sonuçlar açıklanacak ve zor bir seçim kampanyasının sonuna gelmiş olacağız. Bu seçimlerde kimin kazanacağı pek soru işareti oluşturmuyor. Önemli olan oy oranları ve kazanılan milletvekili sayısı olacak, onu da öğrenmemize az kaldı.
Bu seçim kampanyasını kimsenin hatırlamak isteyeceğini zannetmiyorum, son derece gergin, kimi yerde can kayıplarına varan olayların yaşandığı, üslubun çok sertleştiği bir kampanya oldu. Türk seçmeni bu tür aşırı gerginlikten çok hoşlanmaz. Muhalefet yapılması, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur, ancak görünen o ki, muhalefeti nasıl yapacağımıza karar veremediğimiz sürece bu gerginlik devam edecek. Kimse için de iyi olacağını sanmıyorum.
The Economist, Türkiye'de demokrasinin güçlenmesi için ana muhalefet partisinin daha fazla oy kazanmasının iyi olacağını açıklayan bir yazı yazdı. Türkiye'de The Economist gibi bir derginin seçmen tavrı üzerinde herhangi bir etkisi olacağını zannetmiyorum. Ancak bu yorum, bugüne dek belki yeterince altını çizmediğimiz başka bir olguyu işaret etmesi açısından önem taşıyor.

Sanayi Devrimi sonrası bitiyor

Dünyaya son iki yüz elli yıldır "Batılı" gözlüğüyle baktık, bakmayı da sürdürüyoruz. Sanayi devriminden bu yana, önce Avrupa ülkeleri, sonra da ABD olmak üzere o kadar büyük bir hegemonya oluşturdular ki, tüm düşünce kalıplarımız "Batı" gözüyle biçimlendi. Teknolojik ve entelektüel gelişmenin merkezi de "Batı" ülkeleri olduğu için bu çok yadırganacak bir husus olmadı.
Bugün çok önemli bir değişiklik yaşıyoruz. "Batı dünyası" olarak adlandırdığımız ülkelerin gücü ve üretme kapasiteleri azalmadı, ancak dünyanın diğer bölgelerindeki ülkelerin üretim ve büyüme kapasitelerinin inanılmaz arttığı bir döneme girdik. Daha önce, "kapitalist" ve "sosyalist" olarak ayrılan dünya ülkeleri, bu ideolojik ve sistemik ayrım ortadan kalkınca, daha benzer koşullarda rekabet etmeye başladılar. Bu rekabet, üç yüzyıla yakın bir süre egemenliği tartışılmamış olan ABD ve Avrupa ülkelerinin anlamakta zorlandığı bir yeni sistem yaratıyor.
Referanslarını bu sistemden almayan herhangi bir siyasi hareketin başarılı olabileceğine, özgün işler yapabileceğine The Economist inanmıyor (The Economist'in Avrupa'da en ABD çizgisinde yayın organı olduğunu Ömer Taşpınar hatırlattı), Türkiye'de "batı medeniyetini örnek almayı" şiar edinmiş çevrelerin büyük bir kısmı da inanmıyor. "

Günah keçisi" politikası geçti

Aslına bakılırsa, gelişen dünya ülkelerinin başındaki liderlerin neredeyse hepsi, var olan sistem gözlüğüyle "makbul" olarak görülmemiş insanlardan oluşuyor. Brezilya mucizesi Lula'nın sayesinde gerçekleşti. Lula, Brezilya'daki tüm askeri veya yarı sivil rejimlerin günah keçisi, sistemi yıkacak bir devrimci olarak görülür ve tanıtılırdı. İktidara geldi, sistemi değiştirmek bir yana, olması gerektiği gibi çalışmasını sağladı, başarıya bu yoldan ulaştı. Hindistan'da Nehru'dan bu yana iktidarda olan ailesi, en sonunda Manmohan Singh'e yönetimi devretti ve Hindistan inanılmaz bir büyüme sürecine girdi.
Türkiye'de verilecek örnek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve onun dokuz yıllık başarısıdır. Bu gelişme dönemlerinde ne Brezilya'da, ne Hindistan'da ne de Türkiye'de demokratik standartlar geri gitmedi, bilakis hiç olmadığı kadar geniş bir uygulama gördü. 2004'te Türkiye'nin işleyen bir demokrasi olduğunu da AK Parti tescil etmedi, bunu Avrupa Komisyonu ve AB Bakanlar Konseyi yaptı.
Bütün bunlar sanki hiç olmamışçasına, Türkiye'de yaşanan ve ciddi olan sorunların altı çizilerek "eyvah totaliter bir tehlike ufukta görünüyor mu" sorgulamasını yapmak, en hafif açıklamasıyla "orientalism" olarak adlandırılmalıdır. Bugün Fransa'da Marine Le Pen yüzde yirmi oy alabilecek durumda olduğu için, kimse Vichy hükümetinin tekrar iş başına gelebileceğini düşünmüyor. Neden Türkiye söz konusu olunca bu gündeme gelebiliyor?
Geçen seçimde bulunan öcü "laiklik elden gidiyor" idi. Bu seçimde yeni öcümüz "otoriter idare gelirse ne yaparız" olarak belirlenmiş bulunuyor. Seçmen zaten özgürce tercihini yapacak, ama artık birbirimize öcü muamelesi yapmayan bir siyasi tartışma adabı oluşturabilsek... Bunun zamanı çoktan geldi.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA