Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Almanya'nın ayak sesleri ve AB...

Yunanistan krizi çıktığından bu yana, AB içinde (ve dışında) herkes Federal Almanya'nın ne söyleyeceğine ve ne yapacağına odaklandı. İktidarda bulunan koalisyonun büyük ortağı CDU/ CSU içinde; Yunanistan'ın borçlarının bir kısmının silinmesine, bir kısmının da üstlenilmesine yönelik çok ciddi bir muhalefet de oluştu. Şansölye Merkel, her zamanki karar almakta zorlanır ve günü kurtarmak ister tavrıyla uluslararası finans piyasalarının büsbütün tedirgin olmasına neden oldu.
Her geçen gün, her geçen hafta, Yunanistan'ın durumunun vahameti arttığı için, çok sayıda görüş, AB için sonun başlangıcına giden bir yol göründüğünü söylemekten çekinmediler. AB; bir dizi krizi tarihinde aşabilmiş olsa da, bu defa krizin parasal boyutları ve Yunan ekonomisinin kendini toparlayabilmesi umudunun zayıflığı, euro için çanların çaldığına geniş bir kamuoyu kesimini ikna etti.
Yunanistan kamu borcunun önemli bir bölümü, Fransız ve Alman bankaları tarafından ellerinde tutulan devlet tahvillerinden oluşuyor. Bankacılık sistemi, bu borcun önemli bir bölümünü sineye çekmeyi geçtiğimiz hafta içinde kabul etti. Ancak doğacak zararı karşılamak için bankaların sermayelerini güçlendirilmesi gerekeceği de ortaya çıktı. Bankalar bu tür bir yola girdiğinde, ufak tasarruf sahiplerinin kredi musluklarını kısacakları için, bir anlamda kredinin demokratikleşmesine de darbe vuracak olan bu gelişme, kamuoyunu daha da ciddi bir muhalefete itti.

Günah keçisi aranır ve bulunur

ABD'den yükselen sesler, Lehmann Brothers krizi sanki yaşanmamış gibi, kurtarma fonu konusunda bir türlü karar alamayan AB liderlerini eleştirir bir mahiyet almaya başlamıştı. Kamuoyu, bütün bu yükselen sesler içinde nereye bakacağını ve kime inanacağını şaşırarak, kolay yolu seçmeyi tercih etti. Yunanistan'ın "tembelliği" yüzünden bu krizin çıktığını düşünenler çoğaldı. Yunanistan'da ise, inanılmaz biçimde krizi çıkaran yapısal sorunların nedeni Osmanlı İmparatorluğu'na ve o dönem oluşan "vergi vermeme" kültürüne bağlandı.
İtalyanlar da bütün bu eleştiri furyasından nasiplerini aldılar. Bu hengâmede krizin ciddi biçimde analiz edilmesi gündemden düştü.
Oysa Federal Almanya'da işsizlik, 2008'e nazaran daha da düşük, hiçbir siyasetçi de, bütün bu olan bitenin bankacılık sisteminin yeterince kurallara bağlı çalışmamasından kaynaklanmış olabileceğini ortaya atmıyor. Bu gündelik siyaseti temel alan yaklaşımlar yüzünden siyasi elit, AB işleyişini kamuoyuna rağmen yürütmenin mümkün olmadığı bir noktaya gelebilir mi?

Yapısal reform nerede?

Alman Parlamentosu, Şansölye Merkel'e karşı olan tüm muhalefetini rafa kaldırarak, AB'nin oluşturduğu Kurtarma Fonu için çok daha geniş bir bütçeyi perşembe günü onayladı. Bu adım, tüm siyasi ve finansal çevrelerde çok ciddi bir rahat nefes aldırdı.
Almanya'nın da "Avrupalılığı" konusundaki şüpheleri büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Ne var ki, borçlarını ödeyemeyecek olan ekonomiler için bu kurtarma fonu, bir anlamda oksijen çadırı görevi yapacak, ancak yapısal sorunları halletmeyecek.
Yapısal sorunların üstüne gidebilecek bir sistem oluşturmak ise, sadece Almanya'nın değil, tüm AB ülkelerinin sorunu... Giderek AB ülkesi olmanın, anlamsız bir takım tarihi ve dini kökenleri olmadığı, ancak şeffaflık, hesap verebilirlik, demokratik katılım gibi ilkeler üstünde yükselmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Alman Parlamentosu'nun sürpriz jesti, aslında AB oluşumunun üye ülkeleri artık geri dönülemeyecek kadar birbirlerine bağladığını gösteriyor...
AB batmıyor da, çökmüyor da, ancak çok büyük bir iç yeniden yapılanma zorunluluğuna doğru hızla ilerliyor. Geçtiğimiz hafta boyunca Türkiye, gerek Kıbrıs sorunu, gerek vize açılımı ile AB'nin gündeminde oldu. AB'nin oluşacak yeni yapısal mimarisinde, Türkiye'nin bu yeni durumu çok iyi değerlendirmesi mümkün olacak mı? Değişmek mecburiyetinde olan AB içinde yeni ekonomik ve demokratik performansımızla kendimize bir yer açabilecek miyiz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA