Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Kaçak göç ve vize...

Yunanistan hükümeti, Meriç nehir kıyısında "kaçak göçmenleri durdurmaya yönelik" duvarı süratle bitireceğini kendi kamuoyuna açıkladı. Yunan hükümeti, içine düştüğü büyük bunalımdan ve gerginlikten, Meriç kıyısına yaptırılacak on kilometrelik bir duvarla çıkacağını muhtemelen düşünmüyor. Ancak toplumun gerginliği azaltmak için "kötü göçmen" imgesinden medet umabiliyor.
Nicolas Sarkozy ise, geçtiğimiz perşembe günü, tekrar seçilirse Fransa'daki göçmen nüfusu yarı yarıya azaltmayı hedeflediğini yineledi. Böylesi bir girişim için Anayasa değişikliği yapması gerektiğinden, bir referandum düzenleyeceğini de beyan etti.
AB ülkelerinde "göçmen karşıtı" söylem giderek mesafe kazanıyor. Beşinci genişlemeden sonra, Doğu Avrupa ülkelerinden Batı Avrupa'ya çok büyük bir göç gerçekleşmedi. Gene de yaklaşık on bin göçebe Roman Fransa'ya girdiklerinde, AB vatandaşı olmalarına rağmen sınır dışı edildiler. Böylelikle "AB vatandaşı" olmanın, AB içinde serbest dolaşıma yeterli olmadığı da ortaya çıktı. Sadece AB vatandaşı değil, aynı zamanda "göçebe olmayan" AB vatandaşlarının serbest dolaşımdan yararlanabilecekleri anlaşıldı.
Serbest dolaşım ve iç sınırların kaldırılması alanında AB'de yaşanan bu olumsuz gelişmeler, büyük ölçüde sorunsuz halledilmesi gereken bir alanda Türkiye'nin önüne yeni engeller çıkarıyor. Türkiye, Schengen beyaz listesine, yani seyahat ederken vizeden muaf ülkeler arasına girmesi gerekirken, tamamen kabul edilemez gerekçelerle kapıda bekletiliyor ve çoğu zaman "kaçak göçmenlerin geçiş kapısı" gibi ithamlara maruz kalıyor. Türk hükümeti, AB'nin istediği "kaçak göçmenleri iade" anlaşmasını imzalayacağını, ancak AB Konseyi'nce Avrupa Komisyonu'na vizelerin kaldırılması hususunda müzakere yetkisi verilmesini beklediğini defalarca açıkladı. AB Konseyi, başlangıçta ilke olarak kabul ettiği bu pazarlığa şimdilerde yanaşmıyor, sadece "vize işlemlerini kolaylaştırmak" gibi, ne pratikte, ne hukuken hiçbir anlamı olmayan bir retorikle vakit geçiriyor.
AB Adalet Divanı, Türk vatandaşlarına vize uygulanmasının, var olan anlaşmaların çiğnenmesi anlamına geldiğini saptayan, sayısı artık hatırlanmayacak düzeyde karar aldı. Bu kararlar üye devletlerce ya çeşitli bürokratik yöntemlerle, ya da görmezden gelerek uygulanmıyor.
İşin asıl ilginç tarafı, Türkiye'ye kaçak olarak giren on göçmenden belki biri Yunanistan'a geçebiliyor. Geri kalan göçmenler Türkiye'de kalıyor. Bu kişilerin çoğu, İran ya da Afrika ülkelerinden geldiği için, iade edilmeleri halinde kendi ülkelerinde bir felakete maruz kalacakları kesin... Bu nedenle, "kaçak göçmeni iade" anlaşması, Türkiye'yi çok ciddi bir yük altına sokacak. Çünkü AB'den Türkiye'ye iade edilen kaçak göçmeni Türkiye, insani nedenlerle kaçtığı asıl ülkeye iade edemeyecek.
Bu kadar zor bir sorumluluğun altına girmeyi kabullenen Türkiye'yi, hâlâ vize koşuluna bağlı tutmaya çalışmak, AB için artık hiçbir biçimde izah edilecek bir tutum değil. Üye devletler, serbest dolaşım ve kaçak göç konularında ciddi biçimde hukuk çerçevesinde kalmayı hedeflemeliler. Bu alanda AB müktesebatındaki yaptırımlar zayıf ya da yetersiz değil... Vize politikasıyla engellenebilecek bir göç sorunu olmadığı da apaçık ortada... Sorun vize değil, sorun AB'nin hukuki taahhütlerine riayet etme konusunda giderek zayıfladığı açıkça görülen kurumsal iradesi...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA