Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

AB için zorlu karar

Yunanistan Ağustos'un 20'sine dek üç milyar euro bulmak zorunda, yoksa hazine tahvillerinin ödemesini yapamayacak... Avrupa Merkez Bankası, bu miktarı Yunanistan hazinesine ileteceğini hissettirdi, bu nedenle piyasalar ağustos bitene dek biraz rahatlamış gözüküyor. AMB, Yunanistan'a verdiği bu parayı, tahvil ödemeleri yoluyla olduğu gibi geri alacak ve Yunanistan'ın borcuna sayacak.
Avrupa Birliği'nde giderek anlamsızlaşan bir süreçte ısrar ediliyor. AMB, Yunanistan'ın kendisine olan borcunu ödemesi için para gönderiyor, oysa Yunanistan'ın borcu da bir yandan artıyor. Hükümetler arası bir anlaşma bir türlü sağlanamadığı için, Der Spiegel dergisinin tabiriyle "kirli işler" Avrupa Merkez Bankası'na yaptırılmaya çalışılıyor.
AB içinde bütün kanaat önderleri, hızlı biçimde artık birbirine benzer analizler yapmaya başladılar. Bu garip krizden çıkılabilmesi için temel olarak üç çözüm tarzı gözüküyor, Laurent Joffrin bunu Nouvel Observateur'de açıkça yazdı:
Birincisi, şu anda uygulanan yöntemi sürdürmek; yani kemerleri sıkma politikasına devam etmek, bütçe açıklarını küçültmek için kamu harcamalarını kısmak... Kısacası, iflası engellemek için açlığa talim etmek. Bu şekilde hem aç kalıp hem iflasa gidileceği iki yıllık bir uygulamadan sonra giderek daha iyi anlaşılmaya başladı... Kemer sıkma yüzünden azalan vergi gelirleri, zaten aşırı borçlu hükümetleri büsbütün borç ödeyemez duruma getiriyor, ayrıca İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş bir işsizlik, sosyal gerilim ve sıkıntı yaratılıyor.
İkincisi, Paul Krugman'ın sıklıkla önerdiği gibi, ülkelerin borçlarını "transfer edilmiş miktar" olarak görmek ve silmek. Bunu önerirken Krugman, Florida eyaletinin Federal hükümetten aldığı yardımlar örneğini veriyor... Ancak AB, tek bir ülke değil, borçlu ülkelerin de borcunu aldıkları kesimlerin hepsi zengin değil. Dolayısıyla böyle bir ademi tediat, yani borçları ödeyememe durumu, AB içinde tek parayı ortadan kaldırabilir, tasarruflarını kaybeden büyük kitleleri sokaklara döker, borçlarını ödeyemeyen ülkeler kendi ulusal paralarına dönerler ve muhtemelen yirmi yıl kadar bir süre kendi başlarına borç alamaz halde kalırlar. AB, siyaseten 1970'lerin başındaki petrol krizi dönemine geri döner.

Başka çare ne olabilir?

Giderek bir üçüncü çözüm, herkese daha yapılabilir gelmeye başladı: ABD'de Federal Reserve'ün yaptığı gibi, Avrupa Merkez Bankası eurobond'lar aracılığıyla borçlu ülkelerin tahvillerini satın alır. Bunu yapmak için bir miktar para basılacağı için enflasyonist bir baskı yaratılacağı muhakkaktır. Ne var ki, durgunluk içinde olan AB'nin, enflasyon korkusu da giderek anlamsızlaşmaya başlamış durumdadır.
Toplumdan istenecek fedakârlık, şu an uygulanan aşırı kemer sıkma politikasına göre çok daha kabul edilebilir düzeye gelir. Piyasalar yatışacağı için istihdam ve yatırımlarda kıpırdanma olur.
Bütün bunlar yapısal sorunları halleder mi? Doğal olarak halletmez, ancak yapısal reformların günah keçisi olarak gösterilemeyeceği, çok ciddi bir AB denetim üstyapısı olan yeni bir sisteme doğru yola çıkılır. Bütün AB üyeleri bu sistemde kalmak isteyecek ya da kalabilecek durumda olurlar mı? İnanılmaz biçimde şu anda AB'den çıkma hazırlıkları yapan ekonomi, euro kullanmayan ve krizden göreceli olarak daha az etkilenmiş olan İngiltere... Yunanistan ise, atılmamak için her türlü siyasi manevrayı denemekle meşgul... AB içinde ciddi bir yeniden siyasi yapılanma, hatta hesaplaşma giderek yakınlaşıyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA