Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Ortadoğu kan gölü

Suriye'de iç savaş sürüyor. Mültecilerin sorunları, iki yıl sonra olsa da dünya kamuoyunu harekete geçirmeye başladı. Ancak uluslararası örgütlerin bugüne dek yapabildikleri, Suriye'deki kimyasal silah üretimini yasaklamak ve silahların kısmen imha edilmesini sağlamak oldu. Konvansiyonel silahlarla ve hatta kesici aletlerle insanların katledilmesi bütün hızıyla sürüyor.
Suriye'de BM kararıyla kimyasal silahların ortadan kaldırılması, uluslararası kuruluşlar, ABD ve Rusya açısından küçümsenecek bir başarı değil. Ancak bununla kısıtlı, yani uluslararası sistem, Suriye'de miadı dolmuş bir diktatörün kimyasal silah kullanmasını engelleyebildi. Bunun Suriye halkı için önemli bir umut ışığı olduğunu kimse iddia edemiyor. Toplanması gereken Cenevre II konferansı, Lakhdar Brahimi'nin bütün çabalarına rağmen gerçekleşmiyor. Esad rejimi, bu konferansa katılmamak için bahaneler yaratıyor, Suudi Arabistan'ın isyancılara verdiği desteği durdurmasını istiyor. Suudi Arabistan, bu desteği kesmek için, Rusya ve İran'ın Esad rejimine verdiği desteğin durmasını şart koşuyor. Bir yandan İsrail, Lazkiye'de Hizbullah'a verilecek roketlerin bulunduğu bir askeri üssü bombaladı. Bu kargaşada, Suriye halkının cefası daha süreceğe benziyor.
Irak, daimi bir terör içinde yaşıyor. Demokratik bir sistemin işlediği ve istikrarın normale yakın düzeyde olduğu Irak Kürdistanı dışında, her ay sekiz yüz ila bin kişi arasında sivil, terör saldırılarında ve patlayan bombalarda hayatını kaybediyor. Bu o kadar rutin bir hale geldi ki, Irak'ta gerçekleşen suikastlar, haber bültenlerinde artık en son sıralarda yer alıyor.
Mısır, giderek daha baskıcı bir askeri diktatörlüğe dönüşüyor. Darbe sonrası gelen iktidar, İhvanı Müslim yönetici ve taraftarlarından intikam almak için gereken her şeyi yapmaya başladı. Direniş sürüyor, özellikle seçilmiş Başkan Mursi, kendisini yargılayacak mahkemeyi tanımayacağını belirterek son derece yiğit bir direnç sergiledi. Ne var ki, asıl sorun bu dönemden sonra ortaya çıkacak. İhvanı Müslim belki bir siyasi güç olarak çok yıprandı ve gücünden kaybetti, ancak çok daha radikal İslamcı silahlı gruplar oluşuyor, bu güçlerle Mısır ordusu gelecekte nasıl başa çıkabilecek, kimse bilmiyor.
Tunus, yaşanan tüm karışıklıklara rağmen, müzakereler yoluyla bir iç savaşın çıkmasını engellemiş gibi duruyor. Ancak demokrasinin geleceği de belirsizliğini korumakta.
Türkiye, bütün bu vahşetin kıyısında duruyor. Engellemek için yaptığı girişimlerin etkili olmaması, Ortadoğu toplumlarının gözüyle bakıldığında, Türkiye'nin bir demokrasi vahası gibi görünmesini engellemiyor. Açılım ve demokratikleşme süreci, yaşanacak seçim ortamı sonrasında devam eder ve demokratik standartların yükselmesi sürerse, daima bahsettiğimiz "Türkiye'nin yumuşak gücü", bölgede istikrar sağlayabilecek yegâne ağırlık merkezi olma konumunu güçlendirecek.
Türk demokrasisinin gelişmesi, derinleşmesi ve iyi işlemesi, Türkiye sınırlarının çok ötesine giden bir öneme sahip. AB bunu geç de olsa anlamaya başladı ve ilişkileri canlandırmaya çalışıyor. Ne var ki, Türkiye'yi daima rakip olarak gören rejimler de bu gelişmeleri takip ediyor ve sabote etmeye çalışıyorlar. Yaklaşan seçim dönemi, Türkiye'de demokrasinin sağlamlığını ve gelişmesini göstermek açısından da çok belirleyici olacağa benziyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA