Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Büyük bir sosyal çalkantı ve sorumsuzluklar zinciri...

Türkiye, üç seneyi aşkın bir süredir, silahların ve katliamların gölgesinde yaşıyor. Güneydoğu sınırımızın ötesinde, bu yüzyılın en vahşi ve en anlamsız savaşlarından biri sürüyor. Yüz binlerle insan, Suriye gibi Osmanlı İmparatorluğu döneminde bölgenin kültür, ticaret ve siyaset merkezi olmuş bir ülkeden, her şeylerini bırakarak göç etmek ve yaşamlarını kurtarmak zorunda kaldılar.
Bu insanların bir milyon beş yüz bini Türkiye'ye yerleşti. Bu göç başladığında, tıpkı 1989'da Bulgaristan'dan kovulan soydaşlarımız gibi, sınır kapılarını sonuna kadar açık tuttuk. O dönemde bir yılda yaklaşık üç yüz elli bin Bulgaristan Türkü Türkiye'ye sığınmıştı. Bu defa, bir milyon beş yüz bin Suriyeli Arap, Türkmen, Hıristiyan, Kürt Türkiye'ye sığındı. Bunların iki yüz otuz bin kadarı göçmen kamplarında misafir edilmeye devam ediyor. Ancak bir milyon iki yüz bin kişi de, başta Hatay ve Gaziantep olmak üzere, büyük şehirlere yerleşti, giderek İstanbul başta olmak üzere Batı kentlerine göç yaşandı. Dilini bilmedikleri, yaşamına alışmaya çalıştıkları bu yeni ülkede, göçmenlerin sorun yaşaması ve gerilim oluşması kaçınılmazdı. Nitekim oluştu, Hatay ve Antep'te bu gerilim neredeyse elle tutulur hale geldi. Hükümetin sağlam ve kucaklayıcı tavrı, sığınmacılar sorununun istismar edilmesini bir yere kadar başarıyla engelledi, ancak sosyal gerilimin potansiyel olarak varlığını ortadan kaldırmadı.
Kobane ve çevresine yapılan IŞİD saldırıları, Türkiye'de siyasi düzeyde başka bir gerilim yarattı. HDP ve diğer Kürt milliyetçisi siyasi temsilciler, Türkiye'nin Kobane'de "özerklik" ilan etmiş olan PYD yönetimine destek vermesi gerektiğini telaffuz etmeye başladılar. IŞİD teröründen kaçan yüz doksan bine yakın Suriyeli Kürt, iki haftadan az bir sürede, Suruç'a yakın sınır kapısından Türkiye'ye sığınarak hayatlarını kurtardılar. Türkiye, bu göçmenlere de insani yardım konusunda hiçbir tereddüt göstermedi. Kobane ve Suruç, aslında Birinci Dünya Savaşı sonrasında yıkılan Osmanlı eyaletinin aynı kentinin iki ayrı mahallesini oluşturuyor. Bu nedenle, Türkiye yurttaşı Kürtlerin, sınırın hemen ötesinde yaşanan savaşı büyük bir endişeyle takip etmeleri çok doğaldı.
Doğal olmayan Türk hükümetine "neden PYD örgütüne silah yardımı yapmıyorsun" diye insanları sokaklara çıkma ve protesto etme çağrısı yapmaktı. HDP bunu yaparak muhtemelen siyasi hayatındaki en büyük hataya imza attı. PYD'ye destek için sokaklara dökülen yığınların karşısına, zaten gerginlikten bunalmış ve kendisine ait olmayan bir savaşa itildiğini düşünen başka yığınlar çıktı. Türkiye'de güvenlik güçlerinin çoğu zaman bastıramadığı büyük bir çalkantı yaşandı. İki gecede otuz yedi kişi yaşamını yitirdi, bunların arasında iki yüksek rütbeli polis amiri de bulunuyor.
Pandora'nın kutusunu açanlar, nasıl bir felakete sebebiyet verdiklerini görünce "sükûnet ve aklıselim" çağrıları yapmaya başladılar. Ancak bu tür yığınsal eylemlerin bıraktığı yaralar derin olur. Türkiye'deki sosyal gerilimin varlığının farkında olmayanlar, ya da bunu bildiği halde provoke edenlerin, bir noktadan sonra itidal çağrısı yapmaları belki iyidir, ancak verdikleri zararı karşılamayacaktır. Kobane'de, IŞİD ile PYD arasındaki savaş yüzünden, Türkiye'de büyük kentlerde sokak çatışmaları yaşandı, sokağa çıkma yasağı uygulanarak insanların birbirine saldırmaları güçlükle engellendi. Okullara, hastane ve cankurtaranlara saldırılar düzenlendi. İşleri bu hale bir "sorumsuzluklar zinciri" getirdi. Türkiye'yi her aşamada eleştiren yazıların sahiplerinin de gerçek yüzleri ortaya çıkmaya başladı. Ne var ki, şu aşamada, toplumun sakinleştirilmesi her şeyden fazla önem taşıyor. Karar verici olan, sorumluluk mevkiinde bulunan herkesin sükûnet ve itidal telkin etmesi gerekiyor. Türkiye, bölgedeki yegâne demokrasi, bu rejim hepimizin geleceğinin tek garantisi, bu nedenle gözümüz gibi sakınmalıyız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA