REKLAMLARA asla karşı değilim. Aksine reklamın televizyon sektörüne ivme kazandıran hatta onu yaşatan ve geliştiren en büyük itici güç olduğuna inanıyorum. Ama bazen iyi projelendirilmeyen reklam kampanyalarının, hem firmalara hem de sektörün kendisine zarar verdiğini düşünüyorum. Okurumuz M.Ulvi Diker'in mesajı da bu savımı destekler nitelikte. Her zaman olduğu gibi övgü içeren bölümleri eleyip, yayınlıyorum: "Dün akşam TGRT'deki Mumya Geri Dönüyor filminde sanal reklam saçmalığı tavanlara vurdu. Yani reklam olsun da çamurdan olsun... Filmin en heyecanlı sahnelerinde, bir de bakıyorsunuz tepenin üstünde D..... Sigorta, E.... Mobilya vs... Yahu Allah aşkına, sanal reklamı koyarken sanki reklam değil de, macera filmi sanallaşıyor." Tespit, son derece net. Reklamvereni, televizyon kanalı yöneticisini bir de bu cepheden bakmaya sevkedecek kadar net... Firma ismini ya da sloganı, rastgele her yere yapıştırmak "reklamcılık" değildir. Mısır'daki kum tepesinin üstünde filanca mobilya firmasının ismini gören izleyicinin belleği refleks olarak bu inandırıcı olmayan görüntüyü ve imgeyi reddeder. Sanal reklam uygulaması, adı üstünde "sanmak" üzerine kurulu olmalı. Seyirciyi "öyle olduğuna" inandırmalı. Aksi uygulamalar, hem reklamın, hem programın, hem de kanalın inandırıcılığını zedeleyebilir. Gelelim en önemli meseleye... Diyelim ki bir film yönetmenisiniz. Hayatınızın filmini yaptınız. Hem de yıllarca ter dökerek, onca güçlüğe göğüs gererek. Filminizin her karesini dantel gibi işlediniz. Filminiz televizyonda gösteriliyor. Bir de bakmışsınız, filmin en vurucu sahnesinde, bir tepenin üzerinde mobilya ilanı duruyor. Ne hissedersiniz?.. Sorum şu: Sanal ilanları verirken, yönetmenlerden izin alıyor musunuz?