Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Milletçe sapıttığımızın resmidir!

Az sonra anlatacaklarım, korunmasız ve hastalıklı ruhların televizyondan nasıl ve ne denli etkilendiğinin belgesidir. Günlerden 27 Şubat Salı... Serap Ezgü her zaman olduğu gibi Show TV'deki gündüz programını yapıyor. Stüdyoda dertli bir anne var. Bir adamın, 16 yaşındaki kızını kaçırdığını ve zorla alıkoyduğunu anlatıp, bulunması için yetkililere yalvarıyor. Birkaç dakika sonra programa bir genç kız bağlanıyor. Acılı annenin kalbi duracak gibi... Çünkü telefondaki, kaçırılan kız olduğunu söylüyor... Hıçkırıklara boğularak, anlatıyor: "Ben böyle olacağını bilmiyordum. Adamın arkadaşları beni taciz ediyorlar. Şimdi evde yalnızım. Kapı üzerime kilitli. Dört duvardan başka bir şey görmüyorum. Ne olur beni kurtarın. Yalvarıyorum..." Ve telefon konuşması, genç kızın canhıraş feryadı ile kesiliyor. Stüdyodakilerle birlikte ekran başındakiler de dehşetle dona kalıyorlar. Acaba kıza bir şey mi oldu? Boğazını mı kestiler?..

POLİS BASKINI
Program ekibi, kendilerini arayan telefonu tespit edip, hemen güvenlik güçlerine bildiriyor. Telefon konuşmasından tam 12 dakika sonra Ayazağ'daki eve polis kapıyı kırarak giriyor. Ama o da ne? Evde bir aile var. Evin 14 yaşındaki kızının elinde de telefon... Aile üyeleri, "Biz bir senaryo yazdık. Kızımızı da o genç kızın yerine koyup, programı arattık. Bakalım tepkileri ne olacak diye... Böyle olacağını bilmiyorduk" diyorlar... Polis, aile üyelerini gözaltına alıyor. Güvenlik güçlerini boş yere meşgul etmek ve asılsız ihbarda bulunmak suçlarından mahkemeye veriliyorlar... Aile de kapıyı kırıp, zorla içeri giren polisten şikayetçi oluyor... Şu manzaraya bakar mısınız? Gerçek ile hayal, televizyon ekranları üzerinden nasıl da harman ediliyor? İnsanlar ekranda gördükleri acılı hikâyelerin aktörleri olmak için nasıl can atıyor? "Televizyonda kendi sesini duyabilmek" için nasıl dört takla atıp, senaryolar yazıyor? Ve en dehşet verici olanı: Bir başkasının acısı, bir diğerinin nasıl da eğlencesi oluyor? Yukarıda attığım "Milletçe sapıttığımızın resmidir" başlığına bozuldunuz değil mi? Bozulmayın... Aklınıza başkası geliyor ise üzerini çizip, kendi başlığınızı atın!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA