YEMEKTEYİZ'İ izlerken şaşırmaktan bitap düşüyorum. Her seferinde, "Tamam, bundan fazlası olamaz" diyorum ama aradan bir kaç gün geçmeden, gözlerim bir kez daha faltaşı gibi açılıyor. Bu haftanın olayı, evsahibi Arzu Hanım'ın misafirleri için kapıya astığı nottu: "Lütfen ayakkabılarınızı çıkarınız. Mutfağa kesinlikle girmemenizi rica ederim." Program, yeni "misafirlik adetleri" üretmeye hızla devam ediyor. Düşünün, bir eve misafirliğe geliyorsunuz ve kapının önünde "talimatlar bildirgesi" ile karşılaşıyorsunuz. Arzu Hanım her ne kadar bu durumu "Evde astım hastası bir çocuğum var" diyerek izah etmeye çalıştıysa da, bunu konuklarına tatlı tatlı anlatmak yerine, kapıya "sıkıyönetim bildirisi" gibi bir kağıt yapıştırarak kabalık etti. Bir de yarışmada bazı "evsahibini aşağılama" teknikleri geliştirildi ki, düşman başına... Sırf eleştirmek adına onca nimete burun kıvıran yarışmacılar, sofradan kalkmadan önce ekmek sepetine saldırıp, "Aç kaldım, bari ekmekle karnımı doyurayım" demiyorlar mı, işte o anda tüm sigortalarım atıyor. Maksat, ev sahibini utandırmak tabii. Hatta salı günü tatlıyı beğenmeyen yarışmacı, çantasında getirdiği çikolataları atıştırmaya başlamasın mı? Gerekçesi hazırdı tabii: "Şu an sinirliyim. Sinirlenince mutlaka çikolata yemek zorundayım. Aksi halde kendime hakim olamamaktan korkuyorum..." Acun'dan bir ricam var: Şu "sonradan gurmeleri" Survivor adasına 15 günlüğüne bırakamaz mı acaba? Bak o zaman dönüşte tabağın desenlerini bile ekmekle sıyırmıyorlar mı... "Survivor"dan elenenleri ise o hafta "Yemekteyiz" de yarıştırsınlar da, millet yeniden "şükretmeyi" hatırlasın, olmaz mı?