Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

N.Ç.'ler ekranı doldururken

Ne yapsak, ne etsek, kadına şiddetin çılgınca artışına engel olamıyoruz.
Geçen hafta yine, emniyet güçlerinin korumaya almakta geç kaldığı kadınların sokak ortasında öldürüldüğüne tanık olduk. Tüm bunlar yaşanırken bir yandan da tecavüz mağduru N.Ç.'ye reva görülen sözde 'adalet' insanın iyice kanını donduruyor. Ne yazık ki tersine tecelli eden sözde adalet; kadın dövmeyi, bıçaklamayı, kurşunlamayı 'erkeklik' sanan gafilleri cesaretlendiriyor.
Ancak kadına şiddeti gündeme taşıyayım derken, bu olayı bilerek ya da bilmeyerek 'sıradanlaştıran' televizyon dizilerinin de bu artıştan sorumlu olduklarını düşünüyorum.
Ekranlar itilen, kakılan, sürekli dayak yiyip aşağılanan, tecavüze ya da tacize uğrayan kadından geçilmiyor.
Fatmagül'den İffet'e, Feriha'dan Bahar'a kadar ekranda mutlu mesut yaşayan kadın görmek neredeyse imkansız hale geldi. Dizi setlerinde makyözler; morarmış göz, patlamış dudak, kanayan burun boyamaktan yorgun düştü.
Evet, hiçbir suç gizli kalmamalı. Kadına şiddet afişe edilmeli. Ama durum giderek bu toplumsal yaradan, sülük gibi reyting emmeye gelip dayandı.
Kadına şiddet, gazete sayfalarında ve televizyon haberlerinde 'gerçeklik' olarak karşımıza çıktığında, bunu bir yere kadar doğru algılayabiliyoruz. Ama neredeyse her dizide ayrıntılı, teatral ve 'olmazsa olmaz bir ilişki biçimi' gibi gösterdiğiniz zaman, şiddet 'normalleşiyor', yıkıcı etkisi daha da artıyor. Yani kadına şiddeti dizi yoluyla teşhir etmek, aslında çözüme değil, soruna katkı sağlıyor.
Son olarak TNT'nin yeni dizisi Bir Kadın Tanıdım'ı 'dehşetle' izledim. Kars'ta bir kadın, kocasından sürekli şiddet görmesine rağmen binbir türlü fedakarlıkla (Buna 'fedakarlık' demek ne derece doğru, orası da tartışılır ya) yuvasını ayakta tutup evliliğini devam ettirmeye çalışıyor.
Altı yıllık evli olmalarına rağmen, kocası kısır olduğu için çocukları olmuyor. Bir akşam kocası eve arkadaşıyla beraber geliyor. Karısına içki sofrası hazırlatıyor. Sonra mutfaktaki karısının yanına gelip 'planını' açıklıyor: "Ben erkekliğime laf ettirmem. İbrahim'le yatacaksın. Annemin kucağına bir çocuk verene kadar gerekirse her gece, her gece onunla yatacaksın..." Sonra karısını yatak odasına sürükleyip arkadaşının kucağına atıyor. Kadın, tecavüze uğrayacağı sırada eline geçirdiği bir makasla hem adamı hem de kocasını öldürüp kaçıyor...
Bence bu sahne, içeriği itibariyle Fatmagül'den de, İffet'ten de daha sert, daha tehlikeli ve imha edici mesajlar içeriyordu.
Evet, bunların 'toplumsal gerçekler' olduğunun ben de farkındayım. Senaristler, bunları Mars'ı gözlemleyerek yazmıyorlar. Kim bilir; o dört duvarların arasında daha 'NeÇe' dramlar yaşanıyor. Ama bunları 'dizi dizi ekrana sermek' ibrete mi yoksa şehvete mi vesile oluyor, işte orası biraz şüpheli...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA