Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

İstanbul'un sinemayı fethi: 1453

OH be!... Artık Troya'yı izlerken iç çekmeyeceğim... Bravehart bilmem kaçıncı kez televizyonda gösterilirken, kıskançlıktan tırnaklarımı kemirmeyeceğim... Colomb filmi sırasında "Yahu bizde fetihlerin alâsı var, şöyle bir film çekemedik" diye söylenmeyeceğim... Büyük İskender filmini sinirden dudaklarımı ısırarak izlemeyeceğim...
Fetih 1453... Olmuş işte... Hem de gayet güzel olmuş. Görsel efekt arıyorsanız, hası var. Derdiniz animasyon, aksiyon, figürasyon ise dünya standartları tutturulmuş. Hele kılıç dövüşü sahnelerindeki muazzam koreografi, Karayip Korsanları'ndan da, 50'li yılların Errol Flynn filmlerinden de aşağı kalmıyor.
Cüneyt Arkın filmlerinde çoğunluğun dalga geçtiği, mizah sohbetlerinin baş konusu haline gelen Ulubatlı Hasan'ın surlara bayrak dikme sahnesinde, gözlerim yaşardı...
Sinemadan çıkınca ayağımın altındaki toprağın kıymetini bir kez daha anladım. Ve büyük bir gururla, onurla, kahraman ecdadıma bir kez daha dua ettim.
Senaryo ve kurgu konusunda filme eleştiriler gelebilir. Ama unutulmamalıdır ki, büyük tarihi olayları sinemaya aktarmak kolay değildir. Hem tarihi gerçeklerin rotasından çıkmayacaksın, hem de izleyiciyi filme odaklayacak küçük öykücükler yaratıp ateşe odun atacaksın. Fazlasını yaparsan, tarihi tahrif ettiğini söylerler. Azını eylersen, "Belgesel mi çektin kardeşim?" diye üzerine çullanırlar. Fetih 1453'te bu doz iyi tutturulmuş. Bana göre filme akıtılan 17 milyon doların bir kuruşu boşa gitmemiş.

FATİH ZAYIF KALMIŞ
Oyunculuklara gelince: Özellikle Bizans sarayındaki bazı yan karakterler ile Fatih'in divanındaki birkaç isim dışında standartlar tutturulmuş. Fatih'i oynayan Devrim Evin, bana göre en zayıf halka. Tiyatro sahnesindeymiş gibi oynamış. Ayrıca filme azametli Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet'i izlemeye gidenler büyük bir hayal kırıklığı yaşayabilir. Zira Fatih, cılız sayılabilecek, son derece zayıf ve çelimsiz bir karakter olarak resmedilmiş. (Gerçekte öyle miydi, emin değilim. Bu konuda tarih kitaplarında çelişkili ifadeler yer alıyor.) Fatih, ruhsal açıdan da gelgitlerle boğuşan biri gibi. İstanbul'u fethetmek onda arızalı bir psikolojiye, adeta 'ihtirasa' dönüşmüş gibi. Kuşatmanın 39'uncu gününde pes etmesi, kendini otağına hapsetmesi, askerini adeta başıboş bırakması, psikolojik iradesini tartışmalı hale getiriyor. Devrim Evin bu kadar zor bir rol için sanki hafif sıklet kalmış gibi...
Ama filmde Fatih'in tüm eksiklerini tamamlayan bir karakter var. Ulubatlı Hasan... Zaten filmde başrol de onun...

GERÇEKTEN ÇELİK-KOL
Bu köşenin müdavimleri hatırlayacaktır. Hatırlamayanları Yakından Kumanda'nın arşivine davet ediyorum. İbrahim Çelikkol'u ekranda ilk gördüğüm günün ertesinde bu sütunlarda onunla ilgili olarak "Tarihi filmler için biçilmiş kaftan" diye yazmıştım. Bu nedenle onun perdedeki başarısını izlerken 'özel' bir mutluluk duydum. Hem yakışıklı, hem atletik, hem iyi kılıç kullanıyor, hem iyi at biniyor. Kılıç sahnelerindeki partneri Cengiz Coşkun da hem fiziği, hem de aksiyon sahnelerine yatkınlığıyla Çelikkol'u harika bir şekilde asiste etmiş. İbrahim bu filmle soyadını sonuna kadar hak etmiş.
Son alkışlar, Mustafa Altıoklar ve Faruk Aksoy'a...
İlki, projeye inanıp ilk adımı attı. Yapıp tamamlamak ikincisine nasip oldu. Zaten İstanbul'un fethi de öyle olmamış mıydı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA