Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Sanat yemek için midir?

Sanat sanat için midir, yoksa toplum için mi? Tavuk-yumurta sarmalına dönüşen bu tartışma, bir reklamla yeni bir boyut kazandı.
Yeni sorunsalımız şu: Sanat, yemek için midir?
Bu soru çengelinin beynime takılı kalmasına neden olan, izlediğim bir televizyon reklamıydı. Mutlaka siz de ekranda rastlamışsınızdır; zira öyle sıklıkla yayınlanıyor ki...
Reklamda Kayserili ailenin üç nesli sofrada oturuyor. Küçük torun, aile işletmesinde sucuk üreten dedesine "Sucuk nasıl yapılır?" diye soruyor. (Eskiden "Çocuk nasıl yapılır?" diye sorarlardı. Zamane işte...)
Dedesi de büyük bir gururla Kayseri'nin, sucuğun anavatanı olduğunu, baharatların Erciyes'in eteklerinde kurutulduğunu anlatıp "Bu sanat değil de nedir?" diyor.
Bunun üzerine bizim afacan, sucuk dilimini ağzına atmadan önce babasına dönüp "Bak baba, sanat yiyorum" diyor. Reklam ilk bakışta sevimli görünüyor. Üstelik ticari dehanın anavatanı Kayseri'nin ruhuna uygun bir pazarlama zekası da içeriyor.
Ancaaak... Ekran başında bu reklamı izleyen çocukları ve eğitimsiz büyükleri 'sanatın öz ruhundan' uzaklaştıracak bir anlam da içeriyor. Çünkü gerçek sanat; mideyi değil, ruhu ve beyni doyurmak için yapılandır. Bir sanat ürünü; ağızda çiğnemek, sonra da midede öğütülüp dışkılamak için dünyaya getirilmez. Bu reklamdan yanlış mesaj süzecek genç beyinlerin, ileride 'Sanat vandalları' olarak yetişmelerini nasıl engelleriz? Bir tablonun 'tadına' varmak için köşesinden ısırmaya gerek var mı? Bir şeyin sanat sayılması için ille de damağımıza erişmesi, tükürük bezlerimizi tahrik etmesi mi gerekir?
Sanırım reklam metnini yazanların da ortak olduğu bir düşünce yanlışımız var: 'Sanat' ile 'zanaat'ı birbirinden ayıramamak!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA