Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Ana rahmine dönüş

Geçen hafta sonu iki günlüğüne Antalya'daydım. Türk turizminin geldiği noktayı yerinde tespit edebilmek ve gazeteci gözüyle 'sezon değerlendirmesi' yapabilmek adına iyi bir fırsattı. Cornella Diamond'ın genel müdürü, sevgili dostum Zafer Alkaya ile sohbet etmek, turizm konusunda yeni bilgilerle donanmamı sağladı.
İşte notlarım:
Bir zamanlar 10 milyonluk hedefi bile düşlerinde gören Türk turizmi bu yıl gerçek bir patlama yaşayıp 40 milyon turiste ulaşmış.
En büyük artış, Rus turistlerde.
Yüzde 17'lik artışla Belek sahillerini ihya etmişler. Bunda Rusya'nın Ukrayna ihtilafı nedeniyle Avrupa'dan adeta dışlanmasının etkisi büyük. Türk turizmi bu krizi daha büyük bir fırsata çevirmeli.
Ancak turist artışı ne yazık ki turizm geliri artışı ile koşut değil. Zira 'her şey dahil' sistemi, Türk turizminin en büyük belası...
Açık büfeye üşüşmekten, sabaha kadar yiyip içip havuza girmekten bıkmış, daha 'butik' hizmetler arayan, çok daha üst talep segmentine haiz turistleri bölgeye çekemezsek, turizm patlaması, 'mısır patlaması' kıvamında kalacak.
Oysa otellerde 'lüks potansiyeli' mevcut. Geceliği 10 bin liraya kiralanan özel villalarda personel 'Hayır' kelimesini lügatından silmiş. Müşteri isterse, fiyata dahil olmak üzere özel kondisyon bisikleti bile getirilip teslim ediliyor. Ya da müşterinin istediği özel Beluga havyarı, en geç 24 saat sonra buzdolabında hazır ediliyor.

TURİSTE PRANGA
Otel dışındaki esnaf kan ağlıyor. Turist; Kaleiçi'ni, Aspendos'u, Düden Şelalesi'ni, Side'nin tarih hazinelerini görmeden ülkesine dönüyor. Elinde Antalya'yı simgeleyecek tek kare fotoğraf, yöreyle ilgili dostlarına anlatacağı tek ilginç anı olmadan...
Belek'te onca lüks otel ve bu kadar 'harcama potansiyeli' olan turist varken, bir tek uluslararası kahve zinciri markasının şube açmamış olması, yabancı yatırımcının 'umutsuzluğunun' açık ifadesi.
Antalya'da turizm, taksicinin elinde... Çünkü Belek ve Kundu'daki otellerin bulunduğu bölgeye sadece taksi ile ulaşılabiliyor.
Turiste daha rahat hareket etme olanağı tanıyacak, şehir merkezine ve tarihi turistik yörelere ulaşımını sağlayacak metro, raylı sistem, hatta deniz otobüsü- feribot gibi alternatiflerin bir an önce sunulması şart.
Diyeceğim o ki, Antalya'da turizmin ülke ekonomisine lokomotif olması, deste deste sıcak para akıtması için her şey var.
Tek eksik, bu potansiyeli dünyaya duyuracak bir milli turizm politikasının sürdürülebilir hale getirilmesi... Zira Antalya'nın potansiyeli, sadece birkaç turizm yatırımcısının gayretine terk edilemeyecek kadar hacimli...

ANNE KARNI GİBİ...
Dedim ya, Antalya'nın otellerinde artık lüksün sınırı yok.
Örneğin, Cornella'nın SPA merkezinde bir alet gördüm. Mavi ışıklar saçan, garip bir kanepeye benziyordu. Meğer insanın en rahat ve huzurlu olduğu yerin, yani 'anne karnının' taklidini yapıyormuş. Oraya uzanınca, anne karnındaki titreşim, ses ve ışık efektleri tüm bedeninizi kuşatıyor, sizi ve ruhunuzu 'ilk şekillendiğiniz yere' götürüyormuş...
Evet, görünce ben de içimden aynı şeyi söyledim. 'Yok anasının örekesi...' (Öreke:
Yün eğirmeye yarayan alet) Antalya'daki oteller artık sizi en uzağa, yani yaşamınızın başladığı yere kadar götürebiliyorlar.
Yeter ki siz paradan haber verin...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA