Dr. Arif Verimli'yi tam da zamanında stüdyomuzda konuk etik. Geçen cumartesi akşamı TRT Kent Radyo İstanbul'da, program partnerim Faruk Salgar ile birlikte hocamızı ağırlamanın keyfine vardık. Öyle enformatik, öyle rehber özellikli bir program oldu ki, içimden 'Keşke kuytudaki bir radyoda değil de büyük kanallardan birinin prime time kuşağında yayınlansaydı' diye geçirdim.
Kana, dehşete, vahşete bulandığımız şu günlerde hocama "Nasıl bu hale geldik?" diye sordum. Verdiği yanıt şaşırtıcıydı:
"Bizler, İngiltere'de 18'inci yüzyılın sonlarında yaşanan sanayi devrimini ancak 1980'lerde yakalayabildik. Köylerden kentlere akın ettik. Ardından daha bunun travmasını atlatamadan bu kez dijital devrime yakalandık. Kendimizi müthiş bir kaotik ortamın içinde bulduk. En temel sebep budur."
Profesör Verimli, bir insanın psikiyatrik sapmalar içine girmesini tetikleyen üç temel unsurdan da söz etti: 1- Fiziksel travmalar (Özellikle çocuklukta çok sık karşılaştığımız kafa yaralanmaları) 2- Ekonomik zorluklar nedeniyle eğitim sisteminin dışına savrulma 3- Madde bağımlılığı... Yani Özgecan olayının ardından sineklere beyhude şaplak atmak yerine öncelikle bu üç bataklığın kurutulması gerekiyor.
Peki neredeyse koca bir ömrü ruh ve sinir hastalarını tedavi etmeye adayan Verimli hocamız, psikopat hastalarından hiç tehdit almış mıydı?
Bunu da sordum. Aldığım yanıt beni sarstı. Arif Verimli bugüne kadar tam 12 kez ölüm tehlikesi ile burun buruna gelmiş. Hele bir tanesini unutamıyormuş. Klinikte bir hasta, kapının önünde nöbet tutan jandarmanın silahını almış. Arif Verimli, yüzüne tutulan namluya aldırmadan dakikalar boyunca dil döküp hastanın elinden silahı almayı başarmış...
Kimsenin işi kolay değil ama Arif Hoca gibilere ayrı bir saygı gösterilmesi gerektiğini düşünüyorum.