Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

80 yılda ne değişti?

Independent'in kapağındaki Rus zulmünden kaçmaya çalışan Ukraynalı kızın fotoğrafını görünce aklıma hemen Schindler'in Listesi filmindeki o meşhur sahne geldi.





Naziler, Yahudileri katletmek için toplama kamplarına götürürken her yer ve herkes siyah-beyaz, sadece o kızın paltosu kırmızı renkteydi. Sonra o kırmızı paltoyu bir ceset yığınının ortasında görüyorduk, kocaman bir kan lekesi gibi...
80 yıl sonra aynı coğrafyalarda evinden, yurdundan, belki de ana babasından kopartılan bir kız çocuğu; soran, sorgulayan gözlerle aynı meçhulün yolcusuydu. Bu kez üzerindeki paltonun rengi pembeydi. Umudun, hayalin, neşenin, çocuk masumiyetinin rengi...
Aradan 80 yıl geçti... Değişen hiçbir şey yok. Soldurup duruyoruz çocuksu renkleri...

Gençlerimize yazık olmasın
Ukrayna'daki savaş sırasında bizim haber kanallarımızın onlarca gönüllü muhabiri vardı: Ukrayna'da öğrenim gören Türk öğrenciler.
Bu gençlerimiz, bölgede görevli muhabirlerden daha fazla ekranda göründüler. Kurdukları görüntülü bağlantılarla çatışmaların tüm detaylarını anında bizlere naklettiler.
Ancak yayın yapmak için zaman zaman hayatlarını da tehlikeye attılar. Örneğin; genç bir öğrenci kardeşimiz, TV 100 kanalına olan biteni anlatırken çok yakınına bomba düştü. O alelacele sığınağa koşarken, hem stüdyodakiler hem de ekran başındakiler onun adına büyük korku ve endişe duydular.
Haberci dostlarıma naçizane tavsiyem, bu gönüllü habercilik işini fazla abartmamaları. Türkiye'de o gençler için büyük kaygı duyan, kalpleri boğazlarında atan anne babalar olduğunu unutmamaları...

Bravo benim medyama
Cumartesi günü bu köşede, savaşa karşı medya silahını kullanamayan Ukrayna'yı eleştirip, "Orada televizyon yok mu?" diye sormuştum. Ukrayna medyasını gömerken, bizim medyamızı alkışlamayı da unutmamalıyım. Gerginliğin çatışmaya dönüştüğü ilk dakikalardan itibaren özellikle haber kanallarımız harika bir sınav verdi. Yerinden, kendi muhabir ve kameramanlarıyla tüm gelişmeleri, en ince ayrıntısına kadar izleyicilerine aktarmayı başarırken, akademisyenler ve emekli subayların yerinde yorumları da Türk halkına meselenin hem tarihsel hem de stratejik açıdan açık seçik anlatılmasına katkı sağladı. A Haber, CNN Türk, TRT Haber ve NTV başta olmak üzere istisnasız tüm haber kanallarını bu özverili çalışmalarından dolayı kutluyor, tepelerinde bombalar patlarken sahada görev yapmaya çalışan muhabir ve kameraman arkadaşlarımı Allah'a emanet ediyorum.

Önce sağduyu lütfen!
Savaş, öncelikle insanların akıllarını ve duygularını etkiliyor. Sağduyu, yerini paranoyaya bırakıyor. İşte iki örnek:
Münih Filarmoni Orkestrası, Rus Şef Valery Gergiev'i görevden aldı. Avrupa'da bazı üniversiteler ise Rus öğrencilerin kayıtlarını dondurdu. İyi de, Putin yerine masum Rus halkının cezalandırılması niye?
Bu konuda en çarpıcı yorum, sosyal medyada ünlü işletmeci İzzet Çapa'dan geldi. "Ne yapalım yani? Evlerimizdeki Tolstoy ve Dostoyevski kitaplarını mı yakalım? Haddini aşan, zıddına döner."
İşte sağduyu budur. Sen aklımızı ve vicdanımızı koru Ya Rabbim!..

Şeref kürsüsü
İzmir'de kas hastası öğrencisi Samet Karaköse'yi her gün kendi aracıyla evinden alıp, kucağında sınıfa taşıyan fizik öğretmeni Birol Danışman'ı yılın öğretmeni adayı ilan ediyorum.




Ne demiş?
"Sonundaki hüküm isabetli de olsa, geciken adalet zulümdür." (Atv'nin dizisi Yalnız Kurt'ta Davut Bahadır'ın sözü)

Zap'tiye
Denizli Süper Amatör Lig'de mücadele eden Çivril Belediyespor, ileride katılacakları muhtemel UEFA organizasyonlarında Rus takımlarıyla eşleşmeleri halinde maçlara çıkmayacaklarını açıkladı. İşte bu yaptırım Putin'e diz çöktürür. (!)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA