Hafta sonu, işadamı Yüksel Çağlar, Can Tanrıyar ile Petek Dinçöz'ü Bodrum'a davet etmiş, "Gelin bir konuşalım" demiş. Yani büyükleri olarak, "Bakalım bir şeyler yapabilir miyiz? Bunları yeniden biraraya getirebilir miyiz" diye düşünmüş. Ama bir şey olmuş mu? Yo hayır... Petek yine bütün olumsuzlukları sıralamış, Yüksel Çağlar da dinledikten sonra Can'a şaka yollu "Geçmiş olsun oğlum sana!" demiş. Cuma gecesi sabaha kadar oturup konuşmuşlar, bir sonuç çıkmamış. Cumartesi yine konuşmuşlar, yine olmamış, dün aynı uçakla İstanbul'a dönmüşler. Durum budur diye düşünürken, başka gazetelerde "Barıştılar" haberini okuyunca, siz değerli okuyucularımızı 'karanlıkta' bırakmayayım istedim. Bugüne kadar hikayeyi hep Can'dan dinledik, bu kez Petek konuştu. Buyrun: "Yüksel Abi, bilgi birikimi ve hayat tecrübesiyle müthiş bir insan... Ayrılmamızın çok yanlış olduğunu anlatırken de son derece mantıklıydı. Can, gece hayatı ve o hayatı paylaştığı arkadaşlarından vazgeçtiğini söyledi. Söz de verdi. Ama bu, bu kadar basit mi?.. Yap, et, gez, eğlen, sonra "Söz; bitti artık" de ve ben de affedeyim!.. Can'ın bana yaptıklarını "hazmetmem" kolay değil, bu iki günlük bir iş de değil. Bodrum'dan döndük ve yine ayrı ayrı evlerimizin yolunu tuttuk, yine dost olarak. Can'ın yaşantısını ve bana yaşattıklarını düşündükçe, bu adam iki günde değişir mi diye düşünmekten kendimi alamıyorum!.. Bodrum seyahatinde şunu gördüm. Ben sustukça, onurlu davrandığımı düşünüyordum. Ama bir baktım insanlar bana "ezik ezik" bakıyor. Bundan sonra sessiz kalmayacağım. Tabii ki bu bana yakışır bir üslupta olacak. Boynu bükük bir görüntüyü kabul etmem mümkün değil... Zaten işimle gücümle uğraşıyorum. Dimdik ayakta olduğumu da herkes görsün istiyorum. Ve şu anda da Yüksel Abi'nin bana hediye ettiği Prof. Dr. Adrian Calabrese'nin 'İstediğiniz Her Şeyi Nasıl Elde Edersiniz' isimli kitabını okuyorum!.. Ben kaybedenler değil, kazananlar tarafında olmaya kararlıyım ve net söylüyorum; dimdik ayaktayım!. Kadınları da "Yap et, af dile" mekanizması olarak görmüyorum."