Üç yıldır doğduğu topraklardan uzakta; İstanbul'da yaşayan Todd, Ağustos ayında eşiyle birlikte Kanada-
Vancouver'a gitti, ailesini, kardeşlerini, arkadaşlarını ziyaret etti.
Dönüşünde hepimiz merakla sorduk; nasıl geçti tatil diye...
Sıkılmış...
Hepimiz şaşırdık. "Vancouver hariç her yer çok sessiz, çok sakindi" dedi... "Yoldan iki saatte bir araba, belki bir insan, bilemedin bir köpek geçiyor. Kimseyi göremiyorsun" dedi.

KIYMETİNİ BİLENE
İstanbul'un ritminden sonra hafif gelmiş tabii. Ama sadece o kadar da değil. Renksiz de bulmuş.
"İnsanlar hiç özenli giyinmiyor. Herkes bir şort bir tişörtle dolaşıyor" diye anlattı...
Bunları niye anlattım?
Yaşadığımız şehrin bize kattıklarını anlatabilmek için. İstanbul öylesine enerjik bir şehir ki; insanın kendini bırakmasına izin vermiyor.
İstinyePark, Nişantaşı, Bebek sık sık dolaştığım yerler...
Her yer cıvıl cıvıl...
Geçen hafta İstanbul Fashion Week'e ev sahipliği yapan Tepebaşı'nda birkaç saat geçirmek bile bambaşka bir deneyimdi.
"Aaaa, ben neredeyim? Milano ya da Londra'da mı?" oldum bir an... Hafta sonu Bağdat Caddesi'ndeydim, insanları izledim. Tatil günü şıklığının ne olduğunu da orada gördüm.
Dün gece de, şehrin dört bir yanında Fashion Night Out etkinlikleri vardı. Eminim yine geçen yılki manzaralar yaşanmıştır.
Yani? İyi ki İstanbul var!
Burada yaşayınca bir yere gitmenize gerek yok, dünya burada çünkü. Kıymetini bilene tabii.